Atlı cirit, güreş, binicilik gibi Atayurt’tan Anadolu’ya taşınan geleneksel sporların en fazla ilgi gördüğü illerin en başında Erzurum gelmektedir.Cirit,Arapça “cılınd” kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Erzurum da cirit’e halk arasında “cılıt” denilmektedir.
Ata sporumuz cirit Erzurum’dan başka Kars, Bayburt, Uşak ve Konya’da da halen yaşatılmaktadır.
Türk’ün savaş yeteneğinin sergilendiği bir spor olan cirit , Sultan Alpaslan’ın Anadolu kapılarını Türklere açtığı günden beri Erzurum’da oynanmaktadır.
1.Dünya Savaşı öncesinde Erzurum da Vilayet Sıhhiye Müfettişliği görevinde bulunan Dr.Şerif Soylu,kaleme aldığı “Erzurum Vilâyeti Sıhhi ve İctimaî Coğrafyası” isimli kitabında “Erzurum Vilâyeti mevkii itibarıyla yüksek ve yaylamsı olmak hasebiyle, âb ve havası latif ve meralarının kesreti münasebetiyle ahalinin at beslemek öteden beri adetleridir.Bu
cihetden her Osmanlı;bahadırlık,yiğitlik,şecaat ibrâzı için bâ husus beyn-el aşâir daha ziyade cirit ve kargı oynamak gibi merakları vardır.Nefs-i Erzurum’da ve civar kurâsında hatta bazı kazâlardan bile ilk baharda her Cuma günleri kendine ve esebine güvenen birçok babayiğit ve dilaverler Erzurum’un Kars ve İstanbul Kapıları civarında vaki vasi cirit meydanlarında davul zurna terennüm-saz olduğu halde büyük,küçük çoluk çocuk,fevç fevç giderek bir ıctimâ-ı umûmî vukuuyla bir halka teşkil ederek eseb-süvar bulunup cirit oynayanları seyr ve temaşa ederler.Ve cirit oynayanlar bittabi yekdiğerine değnek atmakda kusur etmiyorlar.Cirit oynayanlar meyânında baş kırılması, kol çıkması gibi mecruhin nadir değildir…” diyerek cirit hakkında bilgi vermektedir.
Spor eğitmeni Mustafa Subaşı, 1938 yılında hazırladığı Mesai Raporu’nda ananevî sporların Erzurum’da fazlaca rağbet gördüğünü, bilhassa atlı cirit ve karakucak güreşlerinin şehir halkını kadınlı erkekli alâkalandırdığını, bu oyunların iki ay kadar devam ettiğini ve Kavakkapı’da Pazar günleri oynandığını, ilkbaharda havaların ısınmasıyla ve meydanların kurulmasıyla faaliyetlerin başladığını, sahaya yüzden fazla atın geldiğini, at sahiplerinin hem hayvanlarını hem de binicilikleriyle birlikte atıcılıklarını göstermek üzere iki grup halinde cirit oynadıklarını ifade etmektedir.
Dadaşlar’ın büyük ilgi gösterdiği cirit, azmi, cesareti, kahramanlığı, mertliği ve savaşçılığı yansıtan bir spordur.
Erzurumlu halk ozanı Fuat Çerkezoğlu ciritle ilgili duygularını şöyle ifade etmiştir: “Göz atın çağların ta ötesine / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı? / Kulak verin tarihlerin sesine / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı? – Ozan, güreş, cirit, ecdat kültürü / Koyduğu yerden al, ileri yürü / Bugünün varlığı dünden ötürü / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı? – Süvariler atlarına binerdi / Kırat şahlanınca dorat sinerdi / Ala paça orta yerde dönerdi / Türk olduğu yerde cirit olmaz mı?”
1646 yılı Ağustos ayında Erzurum’a gelen Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Erzurum’da asker ve delikanlıların meydanda cirit oynadıklarını, kendisinin de atı ile cirit yerine gittiğini, atını kaçırttığını yakalamak için Eğerli Dağ’a (Palandöken) varıp orada bir yatıra rastladığını ,ciritin İç Kale ile ve hisarların içindeki bayırlarda oynandığını…”yazmıştır.
16 yy.’da Haydari,Özbek ve Kevgiri köylerini yurt tutan Seyit Ahmet Paşa’nın da bu yörelerde cirit oynattığı bilinmektedir.
Osmanlı döneminde bir hayli ilgi gören atlı sporlara “Cundilik” denilmektedir.İki takım halinde oynanan müsabakalarda takımlar Bamyacılar ve Lahanacılar olarak adlandırılmaktadır. Osmanlı belgelerinde Lahanacılar arasında Erzurumlu Mehmet Ağa ile Erzurumlu İsmail Ağa’nın isimleri geçmektedir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethinden önce cirit geleneğinin Kıpçak Türkleri arasında sürdürüldüğü bilinmektedir. 1522
yılında Mısır’a vali olarak atanan Çerkez Bayri Bey de cirit oynanmasını devam ettirmiştir.
Bu tarihten sonra Osmanlı’da “Mısır ciriti” ve “Harhari ciriti” denilen iki çeşit cirit oynanmıştır.
Ata sporu cirit 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır.
Yıllar sonra 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış kutlamalarının yapıldığı şenliklerde, Erzurum gençleriyle birlikte yaşlıları da cirit oynamışlardır.
Cumhuriyet döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün geleneksel sporlara sahip çıkmasından sonra cirit gerekli ilgiye kavuşmuştur.
Mustafa Kemal,3 Temmuz 1924’te Erzurum’a geldiğinde, Üç Kümbetler’de Dadaşlar cirit oynamış, Gazi’nin takdirini kazanmışlardır. Bu vesile ile ciriti izleyen ve çok beğenen Gazi, bu ata sporumuzun yaşatılmasını istemiştir.
1930’lu yıllara kadar kuralsız ve düzensiz bir şekilde oynanan cirit, 1936 yılında Sipahi Ocağı tarafından bir disiplin içerisine alınmış hakem yönetiminde oynanır hale getirilmiştir.Sipahi Ocağı başkanı Memiş Yazıcı, ciritçileri İş Ocağı’nın bandosu ile meydana çıkarırmış. Ayrıca 1935 yılında Erzurum Halkevi tarafından bir cirit organizasyonu düzenlenmiştir. Daha sonraları 1949 yılında yeni kurulan 12 Mart Gençlik Kulübü tarafından Kavakkapı’da cirit oynanmaya başlanmıştır.
Erzurum’da ciritin resmen örgütlenmesi 1952 yılında olmuştur.Dönemin valisi Cemal Göktan ve Veteriner Müdürü Kemal Damar’ın katkılarıyla Atlı Spor Kulübü kurulmuştur.
Atlı Spor Kulübü’ne en büyük katkıyı sağlayanlardan birisi de Erzurum’un unutulmaz valilerinden Necmettin Karaduman’dır.Atlı Spor Kulübü’nün Aziziye ve Dadaş isimli iki takımı vardır.
Erzurumlu’nun cirite olan ilgisi 15 Ağustos 1958 tarihli Milliyet gazetesi tarafından haber dahi yapılmıştır.
Erzurum’da cirit 17.,18. asırlarda Gümüşlü Kümbet yanındaki meydanlıkta , Bakırcı Cami’nin arkasındaki Hacı İzzet Paşa Hanı’nda, daha sonraları da Karskapı, Topdağı eteği, Kavakkapı ve Köşk mevkilerinde oynanmıştır. Özellikle Pazar günleri Kavakkapı’da oynanan cirite Erzurum halkının ilgisi çok fazla olmuştur.Öyle ki, Cirit’e gidecek olanlar, bayram yerine gider gibi evlerinde hazırlıklar yaparlarmış.Semaverlerin silinmesi, minder ve halıların çırpılması, yumurta ve patateslerin haşlanması, tere ve taze soğanın temizlenmesi, helva kavrulması, civil peynirin didilmesi, ile hazırlıklar tamamlanır ve meydanın yolu tutulurmuş. Meydanın girişinde de gelenler davul zurna ile karşılanırmış.Bostanların içinden cirit meydanına giden yolun üzerinde bulunan davul ve zurnacılar çalgılarını çalarak cirit meraklılarını karşılar onların verdikleri bahşişlerle yevmiyelerini çıkartırlarmış.
Atlı Spor Kulübü’nün kurulduğu tarihlerde davulcu Salık (Çelik) ile zurnacı Şeref’in (Yorumlu) isimleri günümüze kadar ulaşmıştır.
Yine Hoppudi lakaplı Davulcu Topal Neşet Emi ,küçük cüssesine rağmen taşıdığı büyük davul ve sevimli hareketleriyle hatırlanan isimlerdendir.Neşet Emi’ye zurnacı Bayram Emi de eşlik edermiş.
Cirit sporunun kurumsal bir çatı altında toplanmasından önce bu geleneğin sürdürülmesi,yaşatılması ata ve cirite ilgi duyan fedâkar gönüllüler sayesinde olmuştur. Yağcı Akif Ağa bu gönüllülerin başında gelir. Gür sesi meydanın bir ucundan diğer ucuna yankılanan Akif Ağa, ciritçileri köylüler ve şehirliler diye iki takıma ayırarak ciriti başlatır,hatası olanlara ceza verir, “ Bu gün köylüler veya şehirliler kazandı” diyerek müsabakayı bitirirmiş.
Bu gönüllüler içerisinde ön plana çıkan isimlerden biriside Gümrük İşhanı’nda iş yeri bulunan Ragıp Onurlu’dur.
1960-1970 yılları arasında Atlı Cirit Kulübü başkanlığı da yapan Ragıp Onurlu’nun ,ciritin Erzurum’ da yaşatılması ve sevdirilmesi konusunda büyük emekleri olmuştur. Çok disiplinli biri olan Ragıp Onurlu başkanlığının yanısıra müsabakalarda hakemlik yapmış.ciritin yaşatılması için maddi ve manevi katkılarda bulunmuş, ciritçileri sıkı şekilde çalıştırmış, iyi oynayanlara forma giydirmiştir.Kılık kıyafetine de özen gösteren Ragıp Onurlu, ciritin kuralsız oynandığı(kara cirit) dönemlerde kendi disiplini ile cirit sporunun onurunu yükseltmiştir. Herhangi bir kuralın olmadığı o dönemlerde Rauf Beyi’n ortaya koymuş olduğu kurallar geçerliymiş; Cirit takımlarını (Karasu’nun öbür tarafı), (bu tarafı) diye iki guruba ayıran Ragıp Bey, sporcunun ahlâklı, terbiyeli olmasınada bir hayli önem verirmiş. Bu nedenle o dönemde tek kulüp olan Atlı Spor Kulübü’ne girmek bir hayli zormuş. Ata biniş, cirit atış ve kabiliyetin yanısıra terbiyeli olanlar ancak takıma kabul edilirmiş.
Ragıp Bey, öyle titizmiş ki kulübe alacağı ciritçiler için savcılıktan sabıka kaydı dahi ister yetenekli olanları takip eder, onlara özel ilgi gösterirmiş.
Onun koyduğu kurallar öylesine etkili olmuştur ki “ o günkü kuralsız dönemin bu günkü kurallı düzenden daha iyi olduğunu söyleyenler” dahi çıkmıştır.
Üzengiye takılan ayağının kırılması sonrası ciriti bırakan dönemin genç ciritçilerinden Müdürgeli Mücahit Harmandar ” Ragıp Bey hayatta olsaydı ayağım üç kez kırılsaydı da yine cirit oynardım” diyerek Ragıp Bey’in cirit ve kendi üzerindeki etkisini ifade etmektedir.
Pazar günleri Kavakkapı’ya gidecek olan ciritçiler ilk önce Ragıp Bey’in Gümrük Hanı’ndaki işyerinin önünde toplanırlarmış. Bu esnada davulcu Ağa Dede’nin çalmasıyla Kavutlar’ın Mevlüt ile İdris Kenger, ciritleri alıp Köroğlu barını oynar, ortama renk katarlarmış.Öndeki faytona Ragıp Bey, arkasındaki körüğü açık faytona çalgıcılar biner, at üzerindeki ciritçiler de onları takip ederek cirit meydanına giderlermiş.
Ciritten önce , güreş tutulup , bar oynanması da asla ihmal edilmezmiş.Godo Şeref ile Hedelemekli Mevlüt güreş tutar; kahveci Eyüp,Kürtoğlu Şerif, Marangoz Nuri,Lağımcı Eşref,Felekler’in Efendi,Kavutların Mevlüt bar tutarlarmış.Tam bir karnaval havasının yaşandığı cirit meydanında simit, sımışka, gazoz vb. şeyler satanlarda eksik olmazmış. Cirit meydanının değişmeyen renkli simalarından birisi de resmî elbisesiyle sahada boy gösteren Polis Hüsnü’dür (Yıldırım).
Cirit meydanında seyirciler yerini aldıktan sonra güreş ve bar tutulur bu arada cirit oynayacak olanlar atlarıyla birlikte sıraya dizilir; başkan Ragıp Bey’in sporculara dönerek “Birbirinizi sakın incitmeyin, Dadaşça bir oyun olsun” demesi ve düdüğünü çalmasıyla cirit başlarmış.
Meydanda kıran kırana geçen müsabakalardan hafızalara kazılmış olanlar az değildir.
Yeni nesil ciritçilerinden Gıyam ile Muammer (Çiğdem) arasında Kombina’da oynanan maç bunlardan biridir. Gıyam’ın atı iyi değilmiş ama ciriti iyi atarmış. Muammer ise ata iyi bindiği gibi ciriti de iyi atarmış. Karşılıklı vuruşmalardan sonra Gıyam, Muammere 5 mt kala kurşun gibi bir cirit atmış, Muammer atın karnına saklanmış (Eyer boşaltmış)eyerin üstünde ayağı kalmış. süratle gelen cirit Muammer’in ayağına değmiş ve müsabaka bu unutulmaz sahneyle birlikte sona ermiş.
Ciritte en önemli unsur şüphesiz at ve onun üzerindeki ciritçidir.En iyi cirit atı yerli Erzurum atlarından olurmuş. Yerli atlar içerisinde ise Ortuzu’nun atlarıyla, Hınıs’ın kolu kısa atları en elverişli olanıymış.Atın ok gibi fırlaması ,kısa olması ,sert kalkması ,tavşan gibi iki ayakla dönüş yapması istenilen özelliklerdir.
Cirit atlarının , Küçük Kır,Kömeoğlu,Dadaş,Şahin,Şahlan,
Lideroğlu,Koroğlu gibi isimleri vardır.Hulusi Seven’in Ankara’daki koşularda derece almış Derviş,Serdar,Efe,Yıldız,Emrah ve Hayyam isimli atları meşhurdur.
Eskiden kulüp imkânları kısıtlı olduğundan herkes kendi imkânları ile spor yapar velhasıl durumu iyi olanlar ata binermiş.
Oyuncularda aranan özelliklerden biri takım arkadaşları arasındaki dayanışma diğeri de sporcuların centilmence yarışmalarıdır.
Savaş provası gibi görünse de ciritte Türk’ün asaletini gösteren çok anlamlı davranışlar vardır.
Sporcunun, rakipten gelen atlıyı kollayıp arkadaşına cirit attırmaması ,fırsat düşkünü olmaması, ciriti vurur gibi yapıp “Seni, doğuran anana bağışladım.” demesi ,bağışlanan sporcunun at üstünde diğer sporcuyu tebrik etmesi ,yüze ve ata cirit atılmaması ,huzur bozanların rencide edilmesi ciritin ruhunu yansıtır.
Seni doğuran anana bağışladım !
Ciritçilerin belli bir giysileri yoktur. Mevsime göre kışın uzun kollu kazak, yazın ise gömlek tercih edilir.Bazı takımlar Dadaş kıyafeti (zığva,yelek,gömlek) giyerek cirit oynarlar, yalnız bellerine kuşak sarmazlar
Erzurum’da cirit sporunun dünden bu güne ulaştırmasında Ragıp Onurlu,Nihat Özbey,Sebahattin Solakoğlu,Muttalip Yargılı ,Mığdat Bayramoğlu,Haver Dede(oğlu) gibi bu işe gönül vermiş cirit sevdalılarının payı çoktur. Ayrıca bir dönem Federasyon başkanlığı yapan ve “Geleneksel Sporlarımızdan Ata Sporu Atlı Cirit” kitabın yazar Nihat Gezder’in de cirit sporuna büyük katkısı olmuştur.Ata sporu cirite katkıları olanlardan biri de Haydarili Fazıl Bey’in torunu Zeki Timur’dur.
Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’nun kuruluş aşamasında ciddi gayretleri olan Zeki Timur,TMO Cirit Spor Kulübü yöneticiği yapmış,1988 yılında ilk köy kulübü olan Dereboğazı Atlı Spor Kulübü’nü kurmuş,Binicilik Federasyonu il Temsilciliği görevlerinde bulunmuş,ciritin festivallerle Anadolu’da tanıtılmasını sağlamıştır.
Erzurumlu ciritçilere gurbet elde destek verenlerden biri de Ankara’nın Kazan ilçesinden at ve cirit sevdalısı Tahsin (Eriş) Ağa’dır.
Ankara’ya müsabaka için giden tüm ciritçileri atları ile birlikte Kazan’da ağırlayan, onlardan hiçbir ücret talep etmeyen Tahsin Ağa, Erzurum’lu ciritçilerin gönüllerinde taht kurmuş müstesna isimlerden biridir.
Ragıp Onurlu’dan sonra kulüp başkanlığına getirilen Nihat Özbeyli’nin Mehmet Arina,Hilmi Tüzemen, Kânlı Fuat Çiftçi,Avni Keskin (iyi eyer boşaltır),Mehmet Çalbay,Haver Dedeoğlu’ndan oluşan güçlü bir yönetim kurulu oluşturduğu görülmektedir.1996 yılında Federasyonun kurulmasıyla birlikte kulüp sayısında ciddi bir artış olmuştur.Günümüzde bu spora gönül vermiş Erzurum da 23 kulüp faaliyet göstermektedir.
Dadaşlık kültürünü at üzerinde yansıtan ciritçilerimiz bu geleneksel sporun yaşatılmasında ve halka benimsetilmesinde büyük rol sahibi olmuşlardır.Onlarar arasında Zırnıklı Vehbi Bey efsane ciritçilerden biri olarak hatırlanır. Çok iyi at binen Vehbi Bey’in attığı cirit o kadar süratli olurmuş ki rakip zarar görmesin diye maça çıkmadan önce Vehbi Bey’in pazuları bağlanırmış.Vehbi Bey’in attığı ciritin, evin kapısına dayanmış, bir kor arabanın tarını kırdığı da rivayetler arasındadır.
Kavutlar’ın Şefik, meydana renk katması ve mızıkçılığı ile ,Evrenili Hurşit Bey ve Tikkirli Hacı Şükrü Bey atılan ciriti tutmalarıyla, I,Cihan Harbinde Savaşta şehit olan Haydarıli Nesimi Bey de iyi biniciliği ve isabetli atışları ile meşhurdur .Yine Haydarıli Fazıl Bey ile Köşklü İshak da ciriti iyi oynayanlardandır.
Kavutların Şefik
Ciritçilerin bazısı sağ elleriyle iyi cirit atarken bazıları sol ellerini iyi kullanırlar.Bunlardan en iyi ciriti solakların attığı söylenir. Ciriti mermi gibi atan solaklardan biri Hacı Gani Gündoğdu’dur.1934 yılında vefat eden Özbekli Solak Dursun Bey, kır atı, solak oluşu, ciriti iyi oynamasıyla tanınır.Öznülü Hacı Ali de ünlü solaklardandır.
HAYDARİLİ FAZIL BEY
Yine Salasorlu Kor Hürrem Bey’de bir gözü kör olmasına rağmen cesur, neşeli ve iyi cirit oynamasıyla meşhurdur.
SALASORLU HURREM
Meşhur ciritçilerimizden birisi de Muavin Ömer Bey’dir.Kesmesi, yani ciritçilerin aniden önüne çıkmasıyla ün yapmıştır. Atlardan çok iyi anlayan Atcambazı Şeref Bey, Erzurumluların çok sevdiği ciritçilerdendir. Fedakârlığı, faziletli kişiliği ve iyi cirit oynamasıyla bilinir.
Mert ciritçi olarak nam salanlardan birisi de Hacı Osman Efendi’dir. Salasorlu Dursun Bey, kuvvetli cirit atmasıyla ciritçiler arasında bilinir. Oğlu Salasorlu Hafiz de babasının yolunu takip eden ciritçilerdendir.
Salasorlu Hafiz
Kavutlar’ın Şefik gibi oyuna neşe katan iyi ciritçilerden biri de Kemal Danakçı’dır.Onun gibi iyi ciritçilerden biri de Haver Dedeoğlu’dur. Özellikle mertliği ve attığını vurmasıyla bilinir. 20 sene kulüp başkanlığı, bir müddet de il temsilciliği yapan Çiflikli Haver’in çocukları ve torunları da cirit geleneğini sürdürmektedirler. Nitekim Haver Dede’nin oğlu İrfan bu gün Atlı Spor Kulübünün Başkanlığını sürdürmektedir.
Haver Dedeoğlu
1923 doğumlu Evrenili Kor Fuat (Torun) da sağ atarmış, Yıldız ve Şahin isimli atları varmış. Sıvırcık Cami’nin yanındaki ahırlarında at besleyen Fuat Torun ,1965 yılında vefat etmiştir.
FUAT TORUN
1982 yılında vefat eden Yunus Özoltu, sağ atarmış,şişman olduğu için ata fazla binmezmiş, atlarına Veyis Efendi Mahallesi’ndeki ahırlarında bakarmış.
YUNUS ÖZOLTULU
Haydarıli Ahmet Timur,Erçikli Nurettin ve Remzi Bey ile Hasan Efendi , onun oğlu Mürsel Bey,Ebulhindili Nafiz Bey,Henegeli Resmi,Öznülü Avni,Kavutlar’ın Mevlüt,Haydarıli Avni ve Kemal,At cambazı Cevlani Bey,Kümbetli Baki,Salasorlu Hafız,Reşat Dedeoğlu ,Konklu Faris, Nurettin,Naim, Tivnikli Vahdettin ve İbrahim,Aşkaleli Ekrem,Ovacıklı Necati (Kızılkaleli), ,Pezerişli Mehmet Ocak ve Hacı Gani,Norşenli Muammer Çiğdem,Necmi Dedeoğlu,Söğütlülü Ömer,Karazlı Selman Çakır,Kânlı Sırrı Efendi,Müceldili Ahmet Bey,Ağa Paşa Söylemez Erzurum cirit tarihinde iz bırakanlardandır.
Ata sporun günümüze erişmesini sağlayan önemli etkenlerden biri de köyler arasında yapılan cirit müsabakalarıdır. Erzurum’un Çiftlik,Tivnik,Salasor,Yoncalık,Kân,Öznü,Haydari,Kümbet,Ovacık,Yavi,Ortuzu,Iğdasor,Mördülük ve Söğütlü köylerinde cirit yaygındır. İlçelerde ise Ilıca ve Aşkale önde gelmektedir. Köyler cirit oynamak için birbirlerini davet ederler. Ziyafet ve dadaşların bar oynamasından sonra müsabaka yapılır. en iyi oynayan ciritçi seçilir, bu şekilde hem köyler arasında güzel bir muhabbet ortamı oluşur hem de bir gelenek yaşatılmış olur. Köyler arasındaki müsabakalar da Kavakkapı Meydanı’ndaki oynanan ciritleri aratmayacak niteliktedir.
Eskiden uzak köylerdeki ciritçilerin şehir merkezine gelme şansı olmadığından o yörelerdeki ciritçilerin namları dilden dile günümüze ulaşmıştır.
Bunların içinde Serçemeli Ağa Bey de ciriti iyi oynamasının yanında dillere destan kır atı ile meşhurmuş.İşgal yıllarında Ruslardan kalan atların ırkından olan kır at müthiş süratliymiş. Bu atın kız kardeşini Serçemeli Molla Hamza o günün şartlarında 80 altına almış.
Köyler arasındaki karşılaşmaların birinde Tikkirli Hacı Şükrü, Zerdigeli solak bir ciritçi ile karşılaşmış.
Müsabaka esnasında Hacı Şükrü, Zerdigeli’nin attığı ciriti tutmuş ve Hacı Şükrü’nün attığı cirit Zerdigeli’nin attığı ciriti kesmiş.
Özel olarak yetiştirilmiş atlarla oynanan cirit oyunu, kırk dakikalık iki devreli oynanmaktadır.
Ciritte takım ‘alay’ ismi ile adlandırılır, bir alay yedi at ve sporcudan teşekkül eder. Beş kişilik takıma ise ‘bölük’ denir, takımların yedek oyuncu sayısı ise üçtür.
Oyun; “çavuş” tabir edilen kişinin binicileri övücü sözlerle izleyenlere tanıtmasıyla başlar. Bu esnada davul ve zurna da çalmaya devam eder.
Cirit oyunu her mevsimde oynanmakta olup, kış aylarında oynanan cirit oyununun seyri oldukça zevklidir
Kar üzerinde dörtnala koşan atların ve onların üstündeki sporcuların harikulade görüntüleri görülmeye değerdir.
Ciritçiler ,”Karda seyri çok güzel olsa da yazın oynanan ciritin zevkine doyulmaz” diye söylerler.
Atların alıştırılması daha kolay olduğu için kışın yapılır.Cirit atlarının eğitimine üç yaşından itibaren başlanır. Önce ağzı dizgine, daha sonra sırtı eyere alıştırılır. At binilecek duruma geldikten sonra nerede duracağı,nasıl döneceği öğretilir.
Atlar ,idmandan sonra terleri kuruyuncaya kadar bekletilir daha sonra böğürleri ,kuyrukyağı ile ovulur ve tavlaya çekilir.
Müsabakaya çıkmadan önce atın yelesinin örülmesi, erkenden suya çekilmesi, öğleye kadar boş torba ile bekletilmesi, üzengilerin, zahma kayışlarının ve tezelti’nin kontrol edilmesi, havanın durumuna göre kuyruğunun bağlanması ve değneklerin terkiye konulmasıyla hazırlıklar tamamlanır.
Ciritçiler birbirlerine hiçbir zaman kasıtlı ve kötü hareketler yapmazlar. Atılan cirit rakibin baş ve göbeği arasına doğru savrulur, bu kısımdan başka yere cirit atan ciritçiye ceza verilir. Kurallarda ata cirit atılmaması vardır. Ata cirit vuran ciritçiye ihtar verilir, tekrarı halinde oyundan atılır.
Atlı cirit oyunu 120x40m oyun, 140x60m koruma alanlı düz bir alanda oynanır. Takımların oyuna başlaması için durdukları 5m uzunluğunda, 40 ile 50m genişliğindeki yere ‘alay durağı’ denir.Dikdörtgen şeklindeki cirit sahasında, alay durağı ve atış sahası arasında bulunan 15m eninde ve orta sahaya 5m derinlikteki alana ise “yasak alan” denilmektedir. Yasak alandan oyun alanının ortasına 7m derinlikteki alan ise atış alanıdır, sporcu bu alana girdiğinde ciridini atmak zorundadır.
Cirit, oyun başhakemi, yazı başhakemi, iki yazı hakemi ve bir orta saha hakemi tarafından yönetilmektedir.Oyun araçları, spora ismini veren cirit sopası, at ve çevgan denilen, ciridi düşürmek ve yere düşen ciridi almak için kullanılan bir ucu eğri değnekten ibarettir.
Cirit sopası, 100-120 cm boyundadır. Bir ucu 3,5cm diğer ucu 2,5cm kalınlığında olup kavak, gürgen, meşe gibi ağaçlardan yapılmaktadır.Kabukları yontulan sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek, yuvarlatılarak, oyun esnasındaki yaralanmaların önüne geçilmesi sağlanır.
Kurallara göre oyunu iki takım arasındaki yaşça en küçük oyuncu başlatır.Atını hızla rakip takıma doğru süren oyuncu, rakiplerine 10-15m kadar yaklaştığında ciridini karşı takımdaki sporculardan birine doğru atar, sonra atını kendi takımına doğru çevirir, oraya doğru hızla ilerler.
Rakip oyuncu da hemen atını koşturarak ciridi atan oyuncuyu kovalamaya başlar, oyuncuya yaklaşınca ciridi ona doğru savurur. Daha sonra ilk hamle yapan oyuncunun takımından bir sporcu takım arkadaşını kovalayan rakibinin peşine takılır ve oyun bu kaçma ,kovalamacayla devam eder.
Oyunda yakın mesafede rakibine cirit atma: -3 / Atını rakip atlıya kasten çarptırma: -3
Ciridi ata kasten vurma: -1 / Atı ile karşı alaya girmek: -1 / Yan çizgi ihlali : -1
Atış sahası dışından atış: -1 / Cirit atma hakkını kullanma: -1 / Erken ve çift çıkış: -1
Rakibini kesme :3 / Atılan ciridi oyun alanında havada tutma :3
Oyun alanında kamçı ve sopa ile çelme yiyen: 4 / Eyeri boşaltarak rakibin ciridini boşa çıkartma: 3
Rakibin ciridini oyun alanında tutmak: 3
Alay durağında ve oyun esnasında isabetli her türlü cirit atışı: 6
puan alınan hareketlerdir.
Yine kurallar gereği,hakemlerin kararına itiraz eden ve disiplinsizlik sergileyen oyuncu ihtar alır, tekrarında ise oyundan ihraç edilir.
Cirit oyununun riskli ve tehlikeli yönleri olması nedeniyle, oyun esnasında yaralanmalara, hatta ölüm hadiselerine bile rastlamak mümkündür. Oyun esnasında ölüm hadisesi vuku bulursa töre gereği ölenin ailesi öldürenden davacı olmaz. Bu hadise er meydanında olmuş gibi değerlendirilir, ve övünç vesilesi olur.
Adeta bir savaş sahnesinin canlandırıldığı bu oyunda oyuncuların sporun ruhuyla bütünleşen sevgi,saygı, barış ve kardeşlik duyguları içinde hareket etmeleri oldukça anlamlıdır. Bu davranış biçiminin bir benzerini Dadaşların oynadığı hançer barında görmek de mümkündür.
Ata sporumuz atlı ciritin en fazla oynandığı Erzurum’da, bugün 10.000 kişilik açık tribünlü cirit oyun alanı mevcuttur.1986 yılında yapılan bu oyun alanı Türkiye’de tek olmasıyla bilinir Ragıp Onurlu’nun bu konuda da emekleri çoktur.
Günümüzde, Recep Yurtsever,Menderes Aşıkoğlu,Bilal Koç,Zekai ve Lütfullah Arine,Necmi ve Serdar Dedeoğlu,Orhan Pak,Halis Kavcı,Turgay Korkmaz,Dursun Arzıt,Kayhan Tanrıkulu, gibi genç ciritçiler geçmişten gelen heyecanla değişik kulüplerin çatısı altında ata sporumuz ciriti yaşatmaktadırlar.
Kaynakça.
Küçükuğurlu ,Murat;Erzurum Kış Sporları Tarihi(1915-1920),2011,Trabzon.
Dr.Şerif Bey;Erzurum Vilâyeti Sıhhi ve İctimai Coğrafyası, 2011,
Serander,Trabzon.
Himoğlu, Mücahit; Tarihe Mührünü Vuran Şehir Erzurum, Fener Yayınları,2015,İstanbul.
Erzurum Atlı Spor Kulübü ;Ata Sporu Cirit Dergisi,1974,Ankara.
Gezder, Nihat;Atlı Cirit,2002,Erzurum.
Kâğıthane Belediye Başkanlığı, Kâğıthane Cirit Oyunları Fotoğraf Yarışması 1. cilt,1998,İstanbul.
Güzel, Erdal; Erzurum’dan Güzel Hatıralar, Dergâh Yayınları,2016,İstanbul.
Erzurum İlk Ses dergisi,2004,sayı,2
Atalay Korkmaz;Geçmişten Günümüze Geleneksel Türk Sporları,Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,Matsan,İstanbul.
Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK) Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM
Telefon : (0442) 233 38 20 Tasarım : www.e-erzurum.net