Sahipsiz Kaldırımlarımız
Erdal Güzel 27 Mayıs 2009 Çarşamba Ayaklarımızın altında ezilen, basıp geçtiğimiz, gündüz hareketli, gece sessizliğe bürünen, cadde ve sokaklarımızın güvenlik kıyısı, hatıralarımız ve heyecanlarımızla sırdaş, üzerinde hayat bulduğumuz, akıp gittiğimiz, çilekeş ve yorgun kaldırımlarımız. Ne zaman loş ışıklarıyla sokak lambalarının aydınlattığı ıssız bir kaldırım görsem, üstat Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar” isimli eşsiz şiiri aklıma gelir, bir insan gibi kaldırımlarla konuşur, kaldırım bu kadar mı güzel anlatılır diye hayranlıkla şaire gıpta ederim. Yine böyle bir kaldırım, bana; yeşil kabanının yakalarını kaldırmış, ağzında sigarası, derin bakışları ile düşünce girdabında gezen, Ali Karaavcı’yı hatırlatır. Aslında kaldırımların, bize o kadar çok hatırlatacağı şeyler vardır ki eğilip kulak verdiğimiz zaman, bunları duyabilir ve anlayabiliriz. Bir şehrin vitrini diyebileceğimiz kaldırımlar, görüntüleriyle çağdaşlığı ve bulundukları yörenin, sosyal ve kültürel yapısını yansıtan, önemli göstergeleridir. Yayalar için ayrılmış kaldırımlarımızın, seyyar satıcılar tarafından sahiplenilerek, adeta semt pazarı haline dönüştürülmesi, kaldırımlarda üçüncü dünya ülkelerini hatırlatan görüntülerin oluşmasına sebep olmaktadır. Son zamanlarda araç sayısının fazlalığı, park sorununu beraberinde getirmiştir. Bundan dolayıdır ki park yeri bulamayan araç sahipleri, kaldırımları park haline dönüştürmekte sakınca görmemektedirler. Bu keyfi uygulamalara seyirci kalınması, kaldırımların fonksiyonlarını kaybetmesine, kaldırımları kullanması gereken yayaların da cezalandırılmasına sebep olmaktadır. Bu tür olumsuz görüntüler, belediyelerin ciddi tedbirler alıp, görevlerini hakkıyla yapmalarıyla birlikte, kısa sürede düzelebilir. Kaldırımlar, insanların; çocukları, eşleri, arkadaşları ile veya tek başlarına, rahat ve güvende yürüyecekleri yerler olmasına rağmen, özellikle cumhuriyet caddemizin iki yanındaki kaldırımlarda böyle bir rahatlığın olmadığı malumumuzdur. Çirkin konuşmaların ve akla hayale gelmeyen küfürlerin, gençler arasında espri ile beraber yüksek seslerde söylenmesi, kaldırımları etkisi altına alan büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaldırımlarda yürürken, sıkça kulağımıza gelen bu küfür çirkinliğinden dolayı, ailesi, eşi ve dostu ile kaldırımlarda yürümek istemeyen insan sayısı, her geçen gün artmaktadır. Bu edepsiz konuşma ve şakalaşma alışkanlığı şehrimize nereden geldi, cadde ve kaldırımlarımızda nasıl hâkimiyet kurdu, hiç anlamış değiliz. Kaldırımlardan; seyyar satıcıları, araçları, çöpü vs. temizleyebilir, alınacak ciddi tedbirlerle bunu başarabiliriz, lakin fosseptik kokan ağızları, küfür etmekten haz alan edepsiz ve töresizleri, kaldırımlarımızdan nasıl uzaklaştıracağız, işin en zor yönü de bu olsa gerek. Dadaşlık kültürünün yavaş yavaş kaldırımlarımızdan, cadde ve sokaklarımızdan eriyip gittiğine ne yazık ki şahit olmaktayız. Kaldırımların bu haline en çok üzülenlerden biri, yarım asra yakın bir süredir, Kuşkay binasının önünde, ayakkabı boyarken görmeye alıştığımız, boyacı Ömer ağabeyidir. Cumhuriyet caddesindeki kaldırımların canlı tanığı ve konuşan lisanı olan Ömer ağabeyinin, “Pislettiler o güzelim kaldırımları” sözleri, her şeyi anlatmaya yeter sanırız. Caddelerimize, sokaklarımıza, mahalle ve kaldırımlarımıza hakkıyla sahip çıkabilirsek, gelecek nesillere, her şeyi ile tertemiz bir Erzurum bırakma bahtiyarlığına kavuşabiliriz. Bizler; kaldırımlarımızın, her türlü olumsuz görüntülerden temizlenip, Erzurum’a yakışır bir hale getirilmelerini arzu ediyoruz. Sorumluluk mevkiinde olanlar, sesimizi işitin ve lütfen kaldırımlarımızı geri verin. |