Kahire’den İnce Mesajlar
Erdal Güzel 08 Haziran 2009 Pazartesi ABD Başkan’ı Obama’nın, Kahire’deki konuşmasını dinlerken, dini, siyasete alet etmeyi çok iyi beceren, bizim siyasetçilerimiz gözümüzde canlandı. Selam-ün aleyküm ile başlayan, ayetlerle desteklenmiş, türbanla ilgili mesajlar taşıyan, medeniyetler ittifakına kadar detaylandırmış böyle bir konuşma, aklımıza kimleri getirmedi ki? Obama, belli ki dersine iyi çalışmış ve bir buçuk milyar mazlum Müslüman dünyasının, hassas tarafını iyi yakalamıştı. Konuşmanın tam metnine bakılacak olunursa, iktidara giden yolun dini referanslardan geçtiğini bilen bizim siyasetçilerden ders almış da aynı üslupları kullanıyor zannedersiniz. Konuşmasını bir şiirle süsleyip, şanlı geçmişten de bahsetseydi, o zaman diyecek hiçbir şey kalmazdı. “Ben Hıristiyan’ım” diyen Obama’nın, hangi tefsir ve meallerden faydalandığını bilmiyoruz, ama tahmin ettiğimiz bir şey var ki bundan sonra, ABD Başkan’ının Müslüman olduğuna dair fısıltıların etrafta dolaşacağıdır. Geçmiş tarihlerde Mısır’ı işgal eden Napolyon’un veya İngiliz kraliyet ailesinin gizli din taşıdıklarına dair şehir efsanelerinin, Müslümanlar arasında yaygın bir şekilde dolaştığı gibi. Her ne hikmetse, itilen, hor görülen, sömürülen, aç ve sefalete mahkûm edilen mazlum milletler, hep bir kurtarıcının gelmesini bekler ve hayal ederler. Onları hayata bağlı tutan da bu tür ümitleri ve beklentileridir. Özellikle bizim İslam dünyasında, bu hayal ve ümitler hiç bitip tükenmez. Kötülüklerin sebebi olarak gösterilecek bir Deccal tiplemesi veya dünyayı kurtaracak bir Mehdi algılaması gibi, her devirde tanıma uygun kişilikler bulunmuştur. İşin ilginç yanı ise beklenen mehdinin bir türlü gelmediği, sahtelerinin ise bol miktarda ortalarda dolaşır olmasıdır. Uzak bir ihtimalde olsa, Kahire konuşmasının ardından bazı saf Müslümanlar, Obama’ya da bir Mehdi yakıştırması yapabilirler. “Bir insanı öldüren, bir âlemi öldürmüş gibidir” hakikatini ifade eden ABD Başkan’ı, Irak’ta öldürdükleri bir milyon Müslüman için, değişik platformlarda Tevrat’tan bazı bölümler okuyarak, uygun açıklamalar yapabilir. Ebu Garip cezaevinde ırzlarına geçilen, namusları kirletilen, işkencelere uğrayan Müslümanlar için, konuşma metninde tek satırın olmaması, elbette ki şaşırtıcı değildir. “El Kaide ve Taliban’a karşı birlikte savaşalım” diyen Başkan, bu iki örgütü, kendi ülkesinin piyasaya sürdüğünü herhalde biliyordu. Medeniyetler ittifakı ile ilgili, Ankara’nın önderlik görevini de hatırlatmadan edemeyen Obama, Müslümanların gözündeki olumsuz Amerikan imajıyla da savaşmak zorunda olduklarının altını çizerken, ABD’nin siyasi niyetini açığa vurmuş oldu. Siyaset bilimcilerinin, dünyayı yakından takip eden düşünce sahiplerinin, ittifak edecekleri tek gerçek varsa, o da ABD’nin uzun süreli plan ve projelerle yoluna devam eden bir ülke olmasıdır. Dünya liderliğini elinde tutan ve kapitalist mantıkla hesaplarını yapan ABD’nin, stratejilerini bu hedeflerinin dışında tutması, akıl tutulmasına uğramışların inanacağı boş bir hayaldir. Irak’ın kuzeyine yerleştirdiği çekiç güçle, PKK belasını başımıza çıkarıp, binlerce Mehmedimizin şehit olmasına ve milyarlarca dolar zarara uğramamıza neden olanları, bir selam-ün aleyküm ile unutmamız isteniyorsa, biz unutanlardan olmayacağız. Obama’nın konuşması, Davostaki tavrı ile Müslüman dünyasında gönüllere taht kurmuş, Başbakan’ımızın imajını ikinci plana atabilir mi, bekleyip göreceğiz. |