Erdal Güzel 13 Haziran 2009 Cumartesi

Heyecanları dorukta, nefeslerini tutmuş bir buçuk milyon genç, kaderlerini belirleyecek olan ÖSS’ye girecekleri Pazar gününün stresi ile yatıp kalkıyorlar.

Çocukluklarının en güzel günlerini yaşayamadan, bir dershaneden diğerine koşan, test kitaplarının başından kalkıp, dershane sınavlarında seviye belirleyen, özel hocalardan takviyeler alan, anlamsız test teknikleri içerisinde bilgileri ölçümlenecek olan şansız yavrularımız, şimdi son taktiklerini alıp imtihana girecekler.

Okunmuş şekerler, dualı kalemler, türbe ziyaretleri ile alınan tedbirlerle de bir ömrü etkileyecek olan üç saatlik bir imtihanın, son hazırlıkları da tamamlanmış olacak.

Kabiliyete göre yapılmayan, bilgiden çok ezbere dayalı, eşit şartlarda olmayan bu yarıştan, sağlıklı bir tablonun çıkmadığını uzun yıllardır gözlemekteyiz.

Anne ve babaların aşırı teşviki ve beklentileri, çevrenin baskısı, gelecek endişesi, gençlerin üzerinde kaldıramayacakları kadar büyük bir etki yapmaktadır.

Hiç dershaneye gitmeyen, özel hoca desteği almayan, yalnız devlet okullarından aldıkları eğitimle bu yarışa girecek öğrencilerin başarıyı yakalama şansları, elbette ki çok zordur.

Okullarda veremediğimiz bilgiyi, nasıl olur da çocukların hayatlarını etkileyecek bir imtihanda, onlardan isteyebiliriz?

Eğitimde fırsat eşitliğinden bahsedenlerin, bu yalana kendilerinin de inanmadıklarını hepimiz bilmekteyiz.

Karayazı’nın, cızlavit lastikli çocuklarının, Robert kolejlerde okuyan marka meraklısı çocuklarla aynı kulvarlarda koşturulması, nasıl bir eşitlik anlayışı ise.

Engelli bir yarışa benzeyen bu süreçte, körpe beyinler bir sürü engeli aşıp, ideallerine kavuşmak zorundalar.

İpi önde göğüsleyecek olanlarsa, ne yazık ki uygun platformlarda idmanlarını yapıp, profesyonel hocalardan ders alanlarla, bu işin önemini kavramış aile ortamına sahip olan çocuklardır.

Bu zorlu yarışı kazanan gençler için en önemli bir konuda, meslek seçimleri ile ilgili belirsiz durumdur.

Genelde; ebeveynlerin meslek seçiminde çocuklarına baskı yapmaları, kendi arzu ettikleri meslekleri, çocuklarında görmek istemeleri de işin bir başka tuhaf tarafıdır.

Küçük yaştan beri çocukların kafasına bir meslek yerleştirme fikri, ne yazık ki ülkemizde son derece yanlış bir aile uygulamasıdır.

Bugün için popüler olan bir mesleğin, aradan geçen zaman dilimleri içerisinde eski görkemini koruyamadığına fazlaca tanık olmuşuzdur.

Birçok engeli aşıp, iyi eğitimlerden geçen gençlerimiz, ileride niteliksiz kişiliklerin, hamili kartlar ve parti dayanışmaları ile hak etmedikleri makamlara geldiklerini gördüklerinde, ÖSS sıkıntısından daha yoğun bir stres yaşayacaklarını şimdiden hatırlatmış olalım. 

Bu gençlerin çocukluk çağlarını çaldık, omuzlarına taşıyacaklarının üstünde bir yük yükledik,

Buna rağmen; onlara hukukun tartışıldığı, borç batağında yüzen bir ülke bıraktığımızın farkında mıyız?

İlk ve ortaöğretimdeki okulların, valiliklerin denetiminden çıkıp, belediyelerin emrine veriliyor olması, eğitimin geleceği açısından tartışılır bir tercihtir.

Bu işin bir iyi tarafı olur, hizmetli bulamayan okullara bol miktarda belediye temizlik işlerinden eleman aktarılırsa, hiç değilse okulların temizliği sağlanır.

Eğitim ve öğretim de belediyelerin politik görüşlerine göre şekillenir.

Bu arada çocuklar siyaseti de kavrayarak, ilerisi için iyi bir politikacı olarak yetişebilirler. 

Bir siyasi partinin arkasına takılarak, belki de en kısa yoldan, kıyak bir meslek sahibi olurlar.

ÖSS imtihanına girecek gençler; üç saatlik bir değerlendirmeyle, sizin geleceğinizi tayin eden bu sistemin, adil ve dürüst olduğunu kimse söyleyemez.

Ne yazık ki talihsizliğiniz; gelişmemiş ve sorunlarını çözememiş bir ülkenin fertleri olmanızdır.

Sakın üzülmeyin, mahcup olması gerekenler, sizlere iyi gelecekler hazırlamayan, kıyak maaşlarla, yan gelip yatanlardır.

Temennimiz; arzu ettiğiniz bir mesleğe kavuşmanız, ailelerinizi mutlu kılmanız, ülkenize hakkıyla hizmet etmenizdir.

Hepinize canı gönülden başarılar diliyoruz.