Çaresiz Dişini Sıkıp Gidenler
Erdal Güzel 25 Haziran 2009 Perşembe Dadaşlar; öz canlarından çok sevdikleri Erzurum’dan, çaresiz dişlerini sıkıp, göç etmeye devam ediyorlar. Uzun zamandan beri yola dizilen göç kervanları, bir geleneği yerine getirircesine ülkenin dört bir yanına dadaşları götürürken, her göçen Erzurumluyla birlikte duvardaki tuğlalardan birinin düşüyor olması, hepimizi derinden yaralamaktadır. Şehrimizin kara yazgısı göç, kanayan yara olarak gücümüzü ve moralimizi azaltırken, gelecekle ilgili iyimser tahminlerde bulunma şevkimizi de kırmaktadır. Dadaşlık harcının tutmaya çalıştığı duvardaki köşe taşları, her göçle birlikte yerinden oynamakta, bu durum, duvarda telafisi zor tahribatlara yol açmaktadır. Son istatistikî bilgiler, Doğu Anadolu’da en fazla göçü Erzurum’un verdiğini göstermektedir. Yine bu resmi ifadelere göre, şehrimizde 2007 – 2008 yılları arasında 43 585 hemşehrimiz göç etmiş, buna karşı 18 999 kişi, bu tarihlerde Erzurum’a yerleşmiş gözükmektedir. Gidenlerin çoğunluğunu Erzurum kültürüne aşina hemşehrilerimizin oluşturması, gelenlerin ise çevre illerden ve ilçelerden olması, üzerinde durulması gereken oldukça hassas bir durumu ifade etmektedir. Şehrin demografik yapısını bozan ve şehir kültürünü erozyona uğratan bu olumsuz gidişatın bir an evvel durdurulması, cumhuriyete gönül vermiş, dadaşlık ruhu ile nasiplenmiş tüm hemşehrilerimizin sorumluluk alanına girmektedir. Sağlık ve eğitim alanındaki yetersizlikler, istihdam alanlarının azlığı, coğrafi şartların zorluğu gibi sebeplerden kaynaklanan göçün, şehrimizi olumsuz bir şekilde etkilediği, yediden yetmişe herkes tarafından bilinmektedir. Erzurum şehir kültürünü negatif yönde etkileyen göç, kent soylularını, dadaşlık ruhunu, şehirdeki mevcut sermayeyi, metropol şehirlerin gizemli havası içerisine taşımaktadır. Göç; kent kültürünün yerine kırsal kültürü davet etmekte, dolayısıyla baskın rol oynayan kırsal kültür etkisiyle, şehir sosyo ekonomik çıkmazların içerisinde boğuşmaktadır. Bağırlarına taş basarak, ecdat topraklarını terk edip göç kervanına katılan hemşehrilerimizin, Erzurum’a olan aidiyet duygularının artarak devam etmesi ise işin sevindirici boyutudur. Göçen hemşehrilerimizin Erzurum’la ilgili duygusal bağlarının artıyor olmasının yanında, sermaye sahibi gurbette ki Erzurumluların şehre maddi yaklaşımlarının olmaması “Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzelidir” şarkısını hatırlatır gibidir. Kökleri Erzurum’da olan dadaşlık çınarının dalları, artık Anadolu’nun muhtelif yerlerine uzanmış, oralarda filizlerini vermektedir. Evlatlarını topraklarında tutacak plan ve stratejiler geliştirmeyen siyasetçilerin ve şehri yönetenlerin bu olaydaki veballeri tartışılmazdır. Din ve milliyetçilik üzerine siyaset yapıp, hamaset edebiyatlarıyla, dadaşların saf ve temiz duygularını istismar edip, şehrin göz göre göre diplere vurmasını seyredenlerin, şimdi neler düşünüyor olmaları, oldukça merak konusudur. Şehrin geleceği ile ilgili sorumluluk duymayanların, yaşamayı düşünmedikleri bir toprağa hizmetleri, elbette ki düşünülemez. Rahmetli Yahya Akdağ, Zekâi Yaylalı, Osman Demirci, Abdulkadir Eryurt ve Hasan Numanoğlu’ndan başka bir milletvekilinin, mezarının Erzurum’da olmadığını bilenimiz var mı? İlk Belediye Başkanı Resul Paşa ile Kazım Yurdalan’ın mezarlarının dışında, bu toprakta yatan bir belediye başkanımızdan söz edebilir miyiz? Yine Sn. Şinasi Yavuz’dan başka, şehirde yaşamını sürdüren ikinci bir milletvekilinden bahsetmemiz mümkün mü? Bundan doksan yıl önce 17 Haziran günü, Erzurum’un ileri gelenleri, iradelerini ortaya koyup, tarihe “Erzurum Vilayet Kongresi” ismi olarak geçen, önemli bir kongrenin altına imzalarını atmışlardı. O gün alınan karara göre, şehirden göç edilmeyecekti. 17 Haziran 1919’da alınan bu önemli kararın, bu günün şartlarında da düşünülmesi gerektiğine inanıyoruz. Kısaca; Erzurum Vilayet Kongresi’ni yapanların torunları olarak, şehirden göçü önleyecek tedbirlerin, alınması konusunda, Erzurum’a aidiyet duygusuyla bağlı her kesimi göreve davet ediyoruz |