Selamsız Bandosu
Erdal Güzel 28 Temmuz 2009 Salı 23 Temmuz Kongresi’nin 90. yılı kutlamaları, umulanın aksine, hayal kırıklıkları ile dolu bir takım seremoniler halinde yapıldı. Sn. Cumhurbaşkanı’mızın Erzurum’a teşrifleri ve kongreye ilgileri hepimizi gururlandırdı, ama organizasyon bozukluğundan dolayı yaşanan bazı tatsız görüntüler de gururumuzu incitmedi değil. Tarihimizin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen 23 Temmuz Erzurum Kongresi’nin önemini hatırlatmak ve bu münasebetle Erzurum’un Milli Mücadele’deki rolünü anlatmak açısından 90. yıl etkinliklerinin şehrimize sağlayacağı avantajlar, elbette ki son derece önemliydi. Erzurum’u marka şehir yapacak ve onu dünyaya tanıtacak aktörlerin başında, şüphesiz sivil inisiyatifin öncülüğünde oluşturulmuş ve Milli Mücadele’de ilk refleks olarak kabul edilen Erzurum Kongresi gelmektedir. İşte bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından, 90. yıl kutlamalarından beklentiler çoktu. Ne yazık ki birkaç güzel örneğin dışında, fazlaca bir tanıtım yaptığımızı söylemek oldukça güç. İlk başlarda, PTT Genel Müdürlüğü tarafından basılan hatıra pullarının üzerinde Samsun yazılması, işlerin arzu ettiğimiz şekilde gitmeyeceğinin sinyallerini vermekteydi. Daha sonra, programı belirten ve muhtemelen Cumhurbaşkanı’mıza ve Başbakan’ımıza ulaşan davetiyelerin üzerindeki “90. yıl önümü” yazısı, organizasyonla ilgili yaşanacak sıkıntıları duyurur gibiydi. Valilik tarafından bastırılan davetiyelerin ve hazırlanan programların, konuyla yakından ilgili sivil birimlere gitmemesi, anlam veremediğimiz bir başka konudur. Cumhurbaşkanı’mızın katıldığı yemek davetinde ise ciddi bir ayrım yapıldığı, gözden kaçmayan diğer bir olumsuzluktu. Bu davetteki seçkinler neye göre belirlenmişti, seçime kimler karar vermişti, Kâzım Karabekir Paşa’nın kızı bu davete neden çağrılmamıştı? Oysa milli mutabakatın sağlandığı Erzurum Kongresi’nde, bu tür ayrımların yapılmadığını bilmekteyiz. Hatırlanacağı üzere, aylar önce “Erzurum’a beş bin iş adamı getireceğiz” diye ortaya çıkılmış, bol keseden vaatler verilmişti. DAKİK toplantısının yapıldığı 600 kişilik salonda fazlaca boş koltuğun bulunması, geri kalan koltukların büyük bir kısmını devlet erkânının doldurması, görülmeyen beş bin iş adamını akla getirdi. Sn. Cumhurbaşkanı’mızın önünde civil peynir ve cağ kebap projeleriyle kalkınacak bir Erzurum modeli ortaya konunca, peynirciler ve cağ kebapçılarla birlikte, beş bin sayısını tamamlamanın güç olduğunu söylemek mümkün. 23 Temmuz kutlamalarında, halkın etkinlikler içerisinde olmaması ise kongrenin ruhuyla hiç örtüşmüyordu. Çifte Minareli Medrese önünde çok az bir kalabalığın Sn. Cumhurbaşkanı’mızı dinlemesi ise organizasyonun diğer bir ayıbıydı. Hele Çifte Minareli Medrese önünde, Erzurum’un kültürel kimliğini temsil eden dadaşların göz ardı edilerek, Sn. Cumhurbaşkanı’mızın horon ve kemençe ile karşılanması, tarihe not düşülecek önemli bir fiyaskoydu. Dağıtılan programların çoğunda saat belirtilmemesi, 23 Temmuz Kongresi’ne katılan vilayetleri temsil etmek için şehrimize davet edilenlerin aç ve ortada kaldıkları söylentileri, işin bir başka boyutunu yansıtıyordu. Konser vermek için şehrine gelen ünlü sanatçımız Aysun Gültekin’in, seyirci bulunmadığından dolayı konserini iptal etmesi de eksiklikler zincirinin bir başka halkasını oluşturuyordu. Gurbetteki Erzurumluların 90. yıl kutlamalarına ilgileri de beklenenin çok altındaydı. İstanbul’daki Erzurum Vakfı’mızın kırk kişilik katılımının ötesinde, başka illerden fazlaca bir hemşerimizin gelmemesi de şehre olan aidiyet duygusunun hüzünlü yansımasıydı. Şehirde 90 yıl önce yaşanan kongre heyecanını, tekrar yaşatmak düşüncesi ile yola çıkılan bu etkinliklerden, yeterince bir başarı sağladığımız söylenemez. Bu olumsuzlukları gördükten sonra, çok büyük bir organizasyon olan 2011 Kış Oyunları ile ilgili duyulan endişelerin haklılığından, rahatlıkla bahsedebiliriz. Sn. Cumhurbaşkanı’mızın; ayranımızı kabartan söylemleri ile tatmin olan Erzurumlu hemşerilerimizin, “Ergenekon’u bitirin” yönündeki talepleri ise vizyonu olmayan bir şehri tarif ediyordu. Kahramanlığımızla gurur duymamızı öğütleyen Sn. Cumhurbaşkanı’mız, şehrimizle ilgili müjdeli bir haber vermeden Ankara’ya dönerlerken, bizler de başrolünü Şener Şen’in oynadığı “Selamsız Bandosu” isimli filmi tekrar seyreder olduk. Bir takım eksikliklerin yanında, Atatürk Üniversitesi tarafından Albayrak Gazetesi’nin nüshalarının tercüme edilip kitap haline getirilmesi, alkışlanması lazım gelen büyük bir başarıdır. Demet Çizmeli ve Pınar Çelebioğlu’nun yazdığı ve Erzurum Devlet Tiyatrosu sanatçıları tarafından sahneye konulan “Cumhuriyetin İlk Sadası” isimli oyun, tek kelimeyle muhteşemdi. İzleyiciler arasında bulunan Kâzım Karabekir Paşa’nın kızı Timsal Hanım’ın, gözyaşları içerisinde oyunu seyretmesi ise seyircilere ve oyunculara, salonda tarifi imkânsız bir duygu rüzgârı estirdi. “17 Haziran Vilayet Kongresi” isimli konferansla 90. yıl etkinliklerini başlatan ER-VAK’ın Vilayet Kongresi’ni anlatan kitabı, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti’nin gayretleri, göze batan samimi çalışmalar olarak değerlendirilebilir. Heyecanla başlayıp, hüsranla bitirdiğimiz 90. yıl Kongre kutlama etkinliklerindeki amatörce yaklaşımların, ilerleyen yıllarda daha profesyonelce yaklaşımlara dönüşmesini arzu ediyor, 90 yıl önce Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ecdadımızın, aziz hatıraları önünde saygı ve tazimle bir kez daha eğiliyoruz. “Cânan gide rindân dağıla mey ola rîzan Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde” |