Menu


Hava Durumu



   Haftalık Yazılar

Açılım Ve Açılacak Yaralar

Erdal Güzel 17 Ağustos 2009 Pazartesi

Onlar; her Cuma, yaz, kış, yağmur, çamur demeden, Karskapı Şehitliği’ne giderek, toprağın kara bağrına düşmüş, teröre kurban verdikleri yavrularını, kınalı kuzularını ziyaret ederler.

Yürekleri yanık şehit aileleri, okşadıkları mezar taşlarıyla çocukları ile konuşurken, kapanmayan acıları tazelenir, gözyaşları ve hüzün içerisinde tekrar tüten ocaklarına dönerler.

Ateşin düştüğü yeri yaktığı gerçeğini, onların kapılarını çalınca anlarsınız.

Ülkesi adına, bedellerin en ağırını ödemiş bu acılı ailelerin ruh hallerini, elbette ki onlar kadar hissetmemiz mümkün değildir.

Gez mahallesinden istasyona doğru yürürken, sol tarafta eski bir binanın balkonunda “Şehit Aileleri Derneği” yazılı bir levha görürsünüz.

Çoğumuzun ismini bile duymadığı, içeriye adım atmadığı, çatısının altında ne hüzünlerin yaşandığını bilmediği bu kapıyı araladığınızda, yepyeni bir dünya ile karşılaşacağınızı, hüzün, hicap, gurur ve mahcupluk gibi duygular içerisinde müthiş bir eziklik hissedeceğinizi söyleyebiliriz.

1995 yılında oğlu Vedat Tetik’i teröre kurban veren Şehit Aileleri Derneği Başkanı Hatem Tetik ağabeyimiz tarafından karşılanıp, oturduğunuz da sözün yerine duyguların hâkim olduğunu görürsünüz. Zaten duvarda asılı seksen iki şehidimizin fotoğrafları o kadar çok soruyu beraberinde size yöneltir ki bu sorulara beyhude cevaplar ararken, ezildiğinizi ve çaresizliğinizi tüm hücrelerinizde hissedersiniz.

Ne gariptir ki evlatlarını ülkenin birlik ve beraberliği uğruna şehit veren analar ve babalar, söyleyecekleri o kadar çok şeyleri olmasına rağmen, hep suskunluğu tercih ederler. Gülmeyi çoktan unutan bu yaralı ailelerimiz, siyaset cambazlarının kendi adlarına verdikleri kararları bile eleştirmeye tenezzül etmezler.

Yazılı basından okudukları, TV’de gördükleri her şehit cenazesiyle birlikte ciğerleri dağlanır, biriken gözyaşları yüreklerinin derinliklerinde kaybolur ve gider. Oysa kafalarında cevabını öğrenecekleri ve merak ettikleri o kadar çok soru vardır ki bir dokunduğunuzda bin ah işitirsiniz.

Çocukları ülke müdafaasında şehit oldukları için gururludurlar; ama ortada konuşulanlardan, açılım adı altında söylenenlerden de bir o kadar rahatsızdırlar.

Terörist yuvası haline gelen Mahur Kampı’nın boşaltılıp, getirilecek kişilere iş, para ve iskân imkânlarının sağlanacağı, çıkartılacak özel bir af yasası ile silahı bırakan teröristlere iş imkânı dâhil bir takım avantajların sunulacağı söylentileri, onları çileden çıkartan yaklaşımlar olarak göze batmakta.

Görün bakın diyorlar, bu gidişle yakında İmralı ağası salınır, ilerleyen yıllarda insan haklarından sorumlu devlet bakanı olarak karşımıza dahi çıkabilir.

TBMM çatısı altında yemin etmiş bir vekilin, Iğdır’da terör örgütü ve terör başının muhatap kılınması lazım geldiğine dair meydan okuyucu konuşmaları, bölge toprakları için Kürdistan tabirini kullanması, Mehmetçikle girdikleri çatışmada ölen teröristlerin memleketlerine gönderilen cenazelerinde göze çarpan görüntüler, Ankara’da Genel Kurmay’a yürümek isteyen terörist anneleri ismindeki grubun basın açıklamaları, son günlerde açılım adıyla sunulan reçeteler, yerleşim isimlerinin değiştirilmesi, kuşku ile izledikleri gelişmelerdir.

Kürt açılımı derken, peşine; Rum, Arap, Çerkez, Ermeni gibi açılımlar gelirse, ne olacak diye sormaktan kendilerini alamıyorlar.

Ülkede akan kanın durdurulması gerektiğine inandıklarını söylerlerken, kan dökenlerle ülke savunmasını yapanların, nasıl bir vicdan terazisinde tartılacaklarını düşünüp, açılım adı altında alınacak bu riskli kararlardan sonra yeni isteklerin gelmeyeceğinin, terör ve şiddetin sona ereceğinin nasıl garanti altına alınacağını da anlamaya çalışıyorlar.

Türk isminden rahatsızlık duyduklarını ifade edenlerin, ilerleyen zamanlarda Türk olgusunu hatırlatıyor diye, şanlı bayrağımız yerine yeni bir bayrak istemeleri, ihtimal dışı mıdır, diye de endişelerini saymaktalar.

Ülke için alınacak bu önemli kararlarda, terör başının yol haritasını çizecek olmasını da asla içlerine sindiremiyorlar. 

Şehit katiliyle, şehit kardeşini bir safta tutmak düşünceleri, nasıl başarılı olur bilinmez.

“Sangaryos’u Sakarya, İkonyum’u Konya yapan dilin susturulmak istenmesi ise geri dönülmesi mümkün olmayan sıkıntılar içerisine ülkeyi sokabilir.

“Türk Milli kimliğinin tasfiye edilmesi gayretleri ile bireysel hak ve özgürlükler konusundaki iyileştirme çabalarının, farklı şeyler olduğu”nun altını çizen Hatem ağabeyi, şehit oğlunun resmine bakarken;

“Gölgen yere düştü m’ola?

Güzel yüzün soldu m’ola?

Yiğidimin elâ gözün,

Karıncalar oydu m’ola?” diyerek, cıgarasından bir yudum çekiyor.

Öfkenin, gururun, sitemin ve hüznün yaşandığı Şehit Aileleri Derneği’nden dönerken, “Bizim çocuklarımızın suçu neydi?” sorusunu sorar gibi, son bir kez bizlere bakıp, hatıralarıyla baş başa kalmak için odasına yaşlı gözlerle dönüyordu.

Sözün bittiği anlardı, okunacak Fatiha’dan başka ruhu tedavi edecek hiçbir ilaç yoktu, başımız önde yürürken ona sarıldık.

 

 


Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK)
Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM Telefon : (0442) 233 38 20
Tasarım : www.e-erzurum.net