Ramazan’da Tansiyon
Erdal Güzel 03 Eylül 2009 Perşembe Şehrimizde, “Ramazan’da bir âli şan edip, fukara gönlünü Gülşen edenlerin” yanında, her ne hikmetse, iftara yakın saatlerde kavga ve dövüş eksik olmaz. Öfke, kavga, gönül kırma, çirkin söz söyleme gibi Müslüman’a yakışmayan kötü hasletlerin dizginlenmesini tavsiye eden oruç ibadetine rağmen, Ramazan’da tansiyonların yükselmesi ibadetteki ruh ve mana ilişkisi ile örtüşmemektedir. Genelde; trafikte, kadayıfçı dükkanlarında ve fırınlarda sıkça gördüğümüz hırçın davranışlar ve agresif tutumların yükselttiği tansiyonun yanında ekranda izlediğimiz bir başka tansiyon var ki o da Kanal 25’de yayınlanan “Tansiyon isimli program. İftardan hemen sonra Salih Yalçın’ın sunduğu Tansiyon isimli program, ailece seyrettiğimiz oldukça sevimli, keyif verici ve güzel bir program. İftardan bir saat önce şehrin muhtelif semtlerinde kameraman arkadaşı ile beraber elinde mikrofonla dolaşan Salih Yalçın, rastladığı insanlarımıza bir takım sorular yöneltiyor, sohbetler yapıyor, arada bir de programın sponsoru olan yerli firmanın da reklâmını hatırlatıyor. Tansiyon programı her ne kadar reklâm programı gibi görünse de şehrin kültürü ve tarihi hakkında birtakım güzel bilgiler sunmakta. Salih Yalçın; mikrofon uzattığı hemşerilerimize, şehrin tarihi ve kültürü ile ilgili bir takım sorular sormakta, sonra bu soruların cevabını alarak, farklı bir kültür hizmeti yapmakta. Erzurumluların kelime haznelerinde bulunan, özellikle de yöremizde kullandığımız bazı kelimeleri vatandaşa sorarken, aldığı cevaplar gerçekten oldukça sevimli görüntüler oluşturuyor. Erzurum’un tarihi dokusu ve kültür mirasına ait (Karanlık kümbet nerededir? Erzurum’un kaç kapısı vardır? Rüstem paşa çarşısının diğer adı nedir? vs )sorularda alınan cevaplar ise keyif kaçıran cinsten. Kısaca; Tansiyon programıyla Salih, iftar öncesi yükselen tansiyonu düşürmek için espriler yaparken, bir yandan da unutulmaya yüz tutmuş kültür değerlerimizi insanımıza hatırlatmakta, diğer taraftan, yerli sponsor firmanın tanıtımını da insanlara sunmakta. İnsanımızın Sosyo- Psikolojik durumu hakkında bir takım ipuçları veren bu programdan bir takım sonuçlar da çıkarmak mümkün. Gülmeyen yüzler, asık suratlar, mutsuz bakışlar, hırçın tavırlar, sert ifadeler, insanımızın ekrana yansıyan görüntüleri olarak, ilk bakışta hemen göze çarpmakta. Mikrofon uzatıldığında kendi fikrini söylemek yerine, bir başkasını işaret eden davranış biçiminin yaygın olması ise insanımızın kendine olan güven duygusunun zayıflığını ortaya döker gibi. Bayanların fikirlerini ifade etmekten çekinip, görüntüye girmemeleri ise programda göze çarpan bir başka sosyolojik olgu. Hele belli bir yaş grubundaki insanımızın, şehrin kültürü ve geçmişi hakkında çok az bilgi sahibi olması, yaşadığı şehirden haberi olmayan insan profilimizi gözler önüne sermekte. Yine bu programda; çekingen, sorumluluk almaktan uzak, tepkisini ifade edemeyen, espri özelliği kıt, kültürünün farkında olmayan bir şehirli olgusunu anlamak mümkün… Bu durum; günah, ayıp, yasak gibi kavramlarla susturulmuş, baskıya dayalı bir yetiştirme tarzının neticesi mi veya şehrimizdeki aşırı muhafazakâr yapılanmanın bir ürünü mü, sorusunu da akla getirmektedir. Kameraya takılan görüntülerde kırsal kesimden gelenlerin çokluğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz, bu durum şehrin göç olgusunu yansıtmakta, şehirli nüfus yerine kırsal göçün taşıdığı insan yoğunluğunu ortaya dökmektedir. Şehir insanımızın; utangaç, sıkılgan, sorumluluk almaktan uzak hali, sanki de teslimiyetçi, kaderine razı bir Erzurum’u ortaya çıkarmış gibi. Özgüven eksikliğinin hissedilir biçimde olduğu şehrimizde, hasetlik gibi çirkin bir davranış biçiminin yaygın olması da özgüven eksikliği ile ilgili bir sorun olarak düşünülebilir. Kendini ifade etmek için bir başkasını yermek veya kıskanmak şeklindeki bir üslubun hemşerilerimiz arasında yaygın olması, hepimizin şikâyet ettiği genel bir hastalıktır. Tansiyon programını seyrederken, şehrin kültürel yapısını ve tarihi mirasını insanlarımıza anlatacak programlara çokça ihtiyacımızın olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Eleştiren, şikâyet eden, acizlenen, sorumluluk almak istemeyen, elinden bir şey gelmediği için kıskanan insan yapımızla, Dadaşlık ruhunu ilerideki nesillere taşımamız oldukça zor görünmektedir. Ramazan boyunca zevkle izlediğimiz Tansiyon programı, şehrin bazı gerçeklerini yansıtması açısından, izlenilmeye değer bir çalışma. Erzurum kültürüne bir şeyler katmak isteyen Salih Yalçın’ı, bu konudaki duyarlılığından dolayı kutluyoruz. |