Gurur Meselelerimiz
Erdal Güzel 06 Ekim 2009 Salı Erzurum’da gündem; bir gün evvel harikulade olan havanın, bir gün sonra içleri karartıcı şekilde değişmesi gibi mevsimden mevsime girmekte, şehri ilgilendiren konulardaki tutum ve düşüncelerimiz de buna paralel bir görünüm sergilemektedir. Haber kaynaklarımız olan mahalli basınımızın manşetlerine göz attığımızda, bu günübirlik değişiklikleri görmek mümkün olabilmektedir. Hatırlanacağı üzere Erzurumspor’un maça çıkamadığı gün manşetler: “Gururumuz ayaklar altında” diye atılmış, konu ile ilgili dadaşların gururunun fazlaca incitildiği haberleri gazete sütunlarına taşınmıştı. Aradan birkaç gün geçmeden, Erzurum’a gelen spordan sorumlu Bakan Sn. Faruk Nafiz Özak’ın, 2011 ile ilgili rahatlatıcı açıklamalarından sonra manşetler: “2011’le gururlandık” şeklinde çıkarak kamuoyuna yansımıştı. İnişli çıkışlı bir ruh halini gösteren bu durumu, gelişmek isteyen bir şehrin doğal sancıları olarak niteleyebiliriz. Bu arada Erzurumspor’un içinde bulunduğu sıkıntıların sebebi olarak, ilgili veya ilgisiz bir takım çevreler hedef gösterilirken, 2011 başarısına giden yolda emek ve gayretleri olanlardan bahsedilmemesi ise Erzurum’da sorunların altından neden kalkamadığımızı gösteren manidar bir yaklaşım tarzıdır. Başarıyı sahiplenip, başarısızlığı başkalarına yıkmak anlayışı, ne yazık ki şehrimizin aşamadığı önemli sorunların başında gelmektedir. Erzurumspor’un maça çıkamamasından dolayı ayaklar altında olan şehrin gururunun, birkaç gün sonra 2011’den dolayı zirvelere çıkabilmesini anlamak, şehrin sosyo – psikolojik tahlilini yapmakla ancak mümkün olabilir. Aslında; Erzurum’la ilgili gerçeklere bakacak olursak, gururumuzun ne zaman kırılıp kırılmadığını anlayabilir, uzun zamandan beri gurur kelimesinin şehrin yaşamında unutulduğunu rahatlıkla görebiliriz. Şöyle ki; en son açıklanan DPT verilerine göre, Erzurum’un sosyo- ekonomik sıralamada 60. basamakta olmasından, 774 967 kişinin yaşadığı Erzurum’da 248 312 yeşil kartlı sayısının bulunmasından, Eğitim ve öğretim başarı sıralamasında 57. basamağı işgal etmemizden, Bir okuldan mezun olmayanların sayısının %30 oranında olduğu gerçeğinden, 20 417 hemşehrimizin okuma yazma bilmemelerinden, Gençler arasında yaygın biçimde kullanılan küfürlü konuşma alışkanlığından, İnsanımızı toprağında tutamama becerisinden yoksun oluşumuzdan, Bir yılda 45 000 hemşehrimize şehri terk ettiren göç olgusundan, Erzurum’a teşrif eden Sn. Cumhurbaşkanı’mızın horonla karşılanmasından, Kirlenen havamızdan, bozulan suyumuzdan, kaybedilen insan faktörümüzden, Sözü ve özü mert, hasetlik nedir bilmeyen, kin tutmayan, onurlu ve şerefli bir kimliğin ifadesi olan dadaşlık ruhundan giderek uzaklaşıyor olmamızdan ve daha sayabileceğimiz birçok olumsuzluklardan dolayı, gururumuzun çoktan beri incinmediğini kim söyleyebilir? Bir gün ayakta, bir gün yerlerde gördüğümüz değişken bir gurur anlayışıyla, nasıl yol haritaları oluşturabiliriz? Doğrusu merak konusu! Şehrin genel panoramasını yansıtan bu hazin gerçeklerin oluşmasını, hepimiz el birliği ile hazırlamadık mı? Kuru bir Erzurum sevdalılığı narkozuyla sorumluluklarımızdan kendimizi soyutlamamız mümkün mü? Bize emanet edilen mirası hovardaca harcamadık mı? Bizler; kendi gururlarımızı okşayan şeylerden değil, bize miras bırakılan dadaşlık ruhunun gururunda var olmak durumundayız. Sevinci ve kederi, başarıyı veya başarısızlığı beraberce kabullenip, kendi yaralarımızı kendimiz sarıp, düştüğümüz yerden yine kendi imkânlarımızla kalkabilirsek, o zaman dadaşın vakarına sahip haklı bir gururlanmanın övüncünü yaşayabiliriz. |