Menu


Hava Durumu



   Haftalık Yazılar

İnsan Ve Vicdan

Erdal Güzel 16 Kasım 2009 Pazartesi

Çektiği arabayla binlerce ton yük taşımış, sahibine; sırtından kim bilir ne kadar paralar kazandırmıştı.

Artık yaşlanmıştı, güçlü ve sağlıklı günleri geride kalmış, zayıflamış, dişleri dökülmüş bir haldeydi.

Oysa fazla değil, birkaç yıl öncesine kadar güçlü kasları, dor rengi, anlındaki akıtması ile sahibinin gözdesiydi.

Erzurum ovasının çimenlerinde yelelerini rüzgârda savurarak, özgürce, doyasıya, hiç koşmak nasip olmamıştı.

Sahibi tarafından emekliye ayrılacak zamanı gelmişti.

Vefasızdı, unutkandı insanoğlu.

Nasıl bir kuralsa; işe yaramaz atlar ya vurulur, ya da kurda kuşa yem olsunlar diye, doğaya terk edilirlerdi.

Sahibi de öyle yaptı, onu; kombinanın arkasındaki düzlüklere götürüp salıverdi.

Özgürdü, ama aç ve çaresizdi, sırtında; sahibinin kırbaç izlerini bile özlemeye başlamıştı.

Çok geçmedi etrafını çevirdiler, yaşları 15 – 18 arasında 8 çocuk taş atıp yaraladılar, sadist duyguları tatmin olmamış ki ellerindeki bıçaklarını rast gele batırmaya başladılar, kanlar içerisinde kaldı, şaşırdı, anlam veremedi, kaderi at olmak, suçu insanlara hizmet etmekti.

TV’ler karşısında her gün seyrettikleri filmlerde; kan, kin ve şiddetle büyüyen çocuklar için, bu vahşi tavırlar ancak bir özenti olabilirdi.

Testere Necmi, Polat Alemdar en çok hayranlık duydukları kişilikler değiller miydi?

Kesmek, kafaya sıkmak gibi tabirler, sohbetlerinin ayrılmaz parçalarını oluşturuyordu.

Vicdan, merhamet, şefkat gibi duyguları onlara hiç öğreten olmamıştı.

Atı götürüp bir kuyudan aşağı atarken bile kahkahalarla güldüler.

Daha büyük bir bıçak bulup, atın kafasını gövdesinden ayırmak için söz birliği edip, tekrar geri gelmek için ayrıldılar.

Toplumda; yaratılanı yaratandan dolayı hoş görenler de yok değildi.

Olayı gören yaşları küçük, vicdanları büyük birkaç çocuk durumu ilgililere haber verdiler.

İtfaiye erleri kuyuya inip halat attılar, kendi metotları ile onu yukarı çektiler, çok acı çekti, ama artık umurunda bile değildi, yaşama azmini kaybettiğini, insanlara kırgın olduğunu, gözlerinden anlamak mümkündü.

Kuyudan çıkar çıkmaz kafasını yere koydu, ağzı burnu kan içerisindeydi.

Kalkmak istedi kalkamadı, zorla kaldırdılar.

Yerel kanalımız Kanal 25’de bu haberin görüntülerini izlerken, çaresiz duygular içerisinde donup kaldık, insanlığımızdan utanır olduk.

“Bu nasıl bir ahlâk ve vicdan anlayışıydı?” diye, kendimize defalarca sorduk.

Kanadı kırık kuşları tedavi ettirmek için vakıf kuran, kışın aç kalmasınlar diye vahşi hayvanları bile besleyen ecdadın torunları böyle mi olmalıydı?

At şanslıydı, şimdilik hayatta kalabilmeyi başarabilmişti, bir hafta önce kaçırılan küçük Musa, ne yazık ki bu kadar şanslı değildi.

Musa’nın hazin sonu ile birlikte fotoğraf kareleri yerine oturuyor, resim ortaya çıkıyordu.

Kaçırıldıktan sonra, hunharca öldürülen Musa olayını takip ederken, kuyuya atılan atın başına gelenleri hatırlayıp, “İnsana bunu yapan, hayvana neler yapmaz ki?” diye yorum yapmaktan kendimizi alamadık.

Bizi biz yapan değerlerden ne kadar uzaklaştığımızı gösteren bu hazin örnekler, ne yazık ki seküler hayatın toplum üzerindeki ibret verici yansımalarıdır.

Cinnet geçiren bir toplum olduğumuzu, artık birilerinin ortaya çıkıp hatırlatması lazım gelmez mi?

Sevgi ve şefkat Peygamberi’nin öğretileri askıda kaldıkça, Yunus’un, Mevlana’nın insana insanlığını hatırlatan merhamet iklimi yok oldukça, cezalar yetersiz, suç işlemek özendiriliyorsa, Allah’tan korkmak, kuldan utanmak, kanundan çekinmek söz konusu değilse, yapacak fazla bir şey yok demektir.

 

 


Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK)
Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM Telefon : (0442) 233 38 20
Tasarım : www.e-erzurum.net