Çocuk Bayramında Mutsuz Çocuklar
Erdal Güzel 26 Nisan 2010 Pazartesi Her yıl olduğu gibi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bütün yurtta görkemli bir şekilde kutlandı. Rengârenk kostümleri, ellerinde balon ve bayrakları ile minicik yavrular, kendilerine armağan edilen bayramlarını sevinçle yaşadılar. Ülke gerçekleri göz önüne alındığında, tüm çocuklarımızın bu coşkuyu ve sevinci yaşadıklarını söylemek oldukça güç! Gölgede kalan ayıplar, saklanan suçlar, yaşanan trajediler, yürek burkan hayat hikâyeleri, bayramın getirdiği sevinç atmosferinin örtemediği toplumsal acı gerçekler olarak temiz vicdanları derinden sızlatmaktadır. Bu münasebetle; gelecekleri konusunda endişe duyduğumuz çocuklarımızın, bayramlar vasıtasıyla günübirlik bir sevinci yaşadıklarından söz edebiliriz. İlköğretim okulunda okuyan küçük kız kardeşlere iki yıl boyunca tecavüz edilmesi kepazeliğinden sonra, ister istemez: “23 Nisan çocuk bayramı Siirt’te nasıl kutlandı?” sorusu aklımızdan geçti. İki yıl boyunca yediden yetmişe, en az yüz kişinin gofret, kraker, iki veya üç lira vererek tecavüz ettikleri çocuklar, bayram günü sığındıkları devlet biriminde kutlamaları TV’den izlerlerken acaba neler hissettiler, bu bayram onlar için neler ifade etmiş olabilirdi? Çocuklara tecavüz edenlerin ve suça ortak olanların, bilip de bilmezlikten gelenlerin, çocuk bayramında hangi ruh halinde oldukları da ayrı bir merak konusu. Muhtemeldir ki; Siirt’teki 23 Nisan törenlerinde yine hamasi nutuklar atılmış, büyükler makamlarını küçüklere bırakmışlar, büyükler kendi çocuklarıyla gururlanmışlardır. Bayramı seyredenler kendi çocuklarının sevinçlerini yüreklerinde hissederlerken, yaşanan ahlâksızlığın acısını ve utancını da hissedebilmişler miydi? Buna benzer çirkin olaylar, maalesef bazı şehirlerimizde de olmuştu, hikâye hep aynıydı, körpe bedenler bir takım sapık zihniyetler tarafından birbirlerine servis ediliyorlar, günaha ortak olanlar suçu örterek iyi bir vatandaş rolünü oynamaya devam ediyorlardı. Tecavüz dayanışmasının manşetlere taşınmasından sonra, suçluları yermek yerine, şehrin isminin kirletilmesi savunmasına geçilerek, başka suçlu aramak ise başvurulan taktiklerin en değişmeziydi. Yöre halkının muhafazakâr olduğu yönündeki beyanatlar da “Aşırı muhafazakârlık, can suyunun pıhtılaşmasıdır” sözünü hatırlatmaktan öteye gidemiyor. Yaşanılan çirkin olayın iki yıl müddetle saklanılması, toplumsal sorumluluk ve toplumsal vicdan kavramlarının yerleşmediği bir sosyal yapıyı göz önüne sermektedir. İlâhi öğretilerle uyuşmayan ve kaynaktan beslenmeyen bir düşünce tarzının, “Haksızlık karşısında susan” insan tiplerini ortaya çıkardığı, yaşanan örneklerle ortadadır. “Bir müminin malı, canı ve ırzı, diğer bir mümine haram kılınmıştır” ilkesinin hayata geçmediği, görünen bir kötülüğün el veya dil ile düzeltilmeye çalışılmadığı bir sosyal yapı da çirkinlikleri kapatarak, karanlıklarda yok etmek, genel bir taktik gibi göze çarpmaktadır. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bu yıl Cuma gününe denk geldi. Cuma hutbesinin konusu da “Sokak Çocukları” idi, minberdeki genç imam, elindeki matbu hutbeyi okuyor, cemaat dinliyor veya dinliyor gözüküyor. Hutbe, çocuklara olan sorumluluklarımızı, yaklaşımlarımızı, ayet ve hadislerle anlatıyor, özetle; “Çocukların bizlere Allah’ın emaneti olduklarını hatırlatıyor” Hayatın acımaz çarkları hazin hazin dönerken, namusları kirletilen, madde bağımlısı haline getirilen, ekmek peşinde koşan, anne şefkatinden, baba himayesinden yoksun, çöplerde rızklarını arayan, dayak ve işkencelerden geçen çocuklarımızın yürek burkan hikâyelerini, toplum olarak görmezlikten gelmeye devam edeceğiz. Bugün 23 Nisan Çocuk Bayramı; Siirt’te tecavüze uğramış çocuklar şimdi bir yurda yerleştirilmiş durumdalar, Gaziantep’teki çocuk bayramı kutlamalarında, küçük çocuklar protokoldeki büyüklerine çay servisi yaparak bayram sevincini yaşadılar. Her şeye rağmen, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun çocuklar. Mutlu musunuz büyükler? |