Menu


Hava Durumu



   Haftalık Yazılar

Kış Oyunları Açılış Töreni

 27 Ocak 2011 akşamında görkemli bir açılış töreniyle başlayan 25. Uluslar arası Üniversite Kış Oyunları 6 Şubat 2011 tarihinde yapılan kapanış töreniyle tamamlandı. Ülkemizin yurt dışında tanınmasına ve bir imaj yenilemesine neden olacağını düşündüğüm oyunlar, özellikle de Erzurum’un hem yurt içinde hem de yurt dışında tanınmasına vesile oldu.

Oyunların açılış töreninde bulundum. Törende gördüğüm manzara, tanıtıma yönelik olarak hazırlandığı için, bende masraftan kaçınılmadığı intibasını uyandırdı. Her koltuğa konulan ısıtıcı malzemelerden tutun, dağıtılan broşürlere ve çatıya raptedilen ısıtıcılara kadar her şey iyi planlanmıştı. Törenin kendisi de çok iyi organize edilmişti. Erzurum Cemal Gürsel Stadı’nın sahası, belki abartılı olacak ama bende, sanki dünyanın en büyük sahnesine dönüştürülmüş olduğu hissine neden oldu. Koreografisi çok iyi planlanmış, provalar iyi yapılmış, sahnenin her yeri iyi değerlendirilmişti. Bütün figürler, tam bir harmoni içinde yapıldı. Kısacası o koca sahnede her şey yerli yerinde uygulanarak muhteşem bir açılış töreni gerçekleştirildi. Oyunlar öncesinde ve oyunlar esnasında pek çok etkinlik yapıldığını öğrendim. Sergiler açılmış, kitaplar basılmış, vs. Bunlar, Erzurum’un yeniden bir kültür kenti olması bakımından çok önemli.

Bu iyi intibalarımın yanında bazı eleştiriler yapmadan da geçemeyeceğim.

Öncelikle açılan sergilerden birçoğunu duyamadığımızı belirtmek istiyorum. Duyurular nasıl yapıldı bilmiyorum ama sadece ‘Hicaz ve Bağdat Demiryollarının 100 Yılı Fotoğraf Sergisi’ni değerli bir dostumun davetiyle gittim. Aynı gün açılan Hat Sergisi’ne de hattat arkadaşımın davet etmesiyle gittim. Bunun dışındaki etkinlikleri, oyunlar sonrasında duydum. Hepsi de yapılıp bitmişti. Bir de Er-Vak ile Ünivesiade 2011 ortaklığıyla yapılan “Erzurum Çarşı Pazar” etkinliklerine davet edildim ve hepsine de katıldım. Keşke tüm etkinliklerden haberimiz olabilseydi.

Açılış töreninde stada ulaşmak, başlı başına bir sıkıntıydı. Üniversite kavşağından itibaren seyircilerin yürüyerek stada ulaşmaları ve çıkışta da aynı eziyetle geri dönmeleri, organizasyonun ulaşım kısmının iyi planlanmadığını gösteriyordu. Bu iyi bir planlamayla üniversite kavşağından itibaren servis araçlarıyla rink seferleri yapmak suretiyle çözülebilirdi. Dönüşte de aynı yol izlenebilirdi.

Hatta bu uygulama, stat önündeki izdihamı da azaltır, belki de sıralı bir giriş olacağı için hiçbir sıkışma yaşanmayabilirdi.

Stat önündeki aşırı yığılmanın birkaç nedeni vardı. Birincisi, yapımı, oyunların bir-bir buçuk ay öncesinde tamamlanan stadın kapılarının yeterince büyük yapılmamış olmasıydı. İkincisi, dışarıdaki yığılmayı yönlendirecek ve kapı önüne yığılmayı önleyecek olan görevlilerin ortalarda pek görünmeyişleriydi. Belki gönüllüler veya güvenlik görevlileri bu kapılar önündeki kalabalık sıraların tanzimiyle ilgilenselerdi, bu izdihamlar yaşanmayabilirdi. Çünkü sırada bekleyenler tekli sıra değil, çoklu sıra oluşturmuştu ve kapıya yaklaştıkça bu birikme daha da artıyordu. Bu durum hepimizin sinirlerini alt üst ettiği gibi, sıralara yanlardan yapılan kaynaklar da sinirlerin daha fazla gerilmesine sebep oldu ve nihayet bir kavga koptu. Kavgaya rağmen hiçbir görevlinin ortalıkta görülmemesi ilginçti. Uzun didişmeler, çırpınışlar, zaman zaman nefes daralmaları, bazen sıkışıklığın yoğunluğundan dolayı ayaklarımızın yerden kesilmeleriyle beraber nihayet kapının önüne yaklaştığımızda güvenlik görevlileriyle karşılaştık. Kapı etrafında duruyorlardı.

Stat yeni yapılmıştı ama kapıların yapımındaki ihmal, çevre düzenlemesinde de görüldü. Stadın etrafı asfaltlanmamıştı. Açılış günü yoğun bir şekilde yağan kar, çakıl bile dökülmemiş olan stadın çevresini, çamur deryasına çevirmişti ve sıkışıklıktan dolayı nereye bastığımızı bile göremediğimiz için yumuşak ve kaygan bir zeminde bulunduğumuzu anlamanın dışında bir tedbir alma imkânı da bulamadık.

Nihayet güç de olsa içeri girdik. Evden çıktığımızda saat beşi on geçiyordu. Stattaki yerimize oturduğumuzda saat yediyi yirmi beş geçiyordu. İçerdeki görevlilerin organizasyonu daha iyiydi. Ama sekizi on beş geçene kadar içeri girenlerin yerlerine yerleşmeleri, tam bir eziyet ve işkenceye dönüştü. Her oturma sırasının başlangıcıyla sonu arasında, hiç ara verilmeksizin en az altmış koltuk vardı ve biz sıranın başında olduğumuz için sürekli ilerideki koltuğuna geçmek isteyenlerden dolayı hem gösterilere odaklanmamız zorlaştı, hem de üstümüz başımız epeyce ayakkabıyla muhatap oldu.

Tabii koltukların ya da oturma düzeninin aralıksız yerleştirilmesi beni, Allah korusun stat içinde bir izdiham olsa nasıl çıkarız diye düşündürdü. Aklıma Avrupa maçlarını seyrederken maç anlatan spikerlerin sözleri geldi. Yüz bin kişilik stadın beş dakikada boşalabildiği, oturanların hiç rahatsız olmadan aralardan geçebildikleri vs. keşke bizim stadımız da böyle yapılabilseydi. On-on beş koltukta bir, bir geçiş yeri konulabilmiş olsaydı.

Stat içinde yapılan anonsları ve müzikleri tam anlamıyla duyamadık. Stadın tren yoluna taraf olan kale arkası bölümünde bulunan beyaz giysili grubun ne olduğunu ancak ertesi gün, açılışın televizyondan tekrarını izlerken anlayabildik. Bunlar, büyük orkestranın elemanları imişler. Belki biz stada girmeden önce stattaki yerleşim düzeninden söz edilmişse bilmiyorum ama bizden sonra böyle bir tanıtım yapılmadığı için, şunlar ne yapıyor, bunlar kim, orda ne var diye merak edip durduk.

Her koltuğa konulan kitap ve broşürlerin, seyircilerce yerlere saçılması, beni üzdü. Demek ki çoğumuzda hatıra saklama kültürü yok. Fakat stadın giriş ve çıkış kapılarında gördüğüm, seyirciye dağıtılan kitapçık ve broşürlerden başka, belki bir o kadarının da ayaklar altında çiğnendiğini görmem, yapılan masrafların bir boyutunu görmem için yeterli oldu. Bu işler masrafsız olmaz ama yapılan harcamaları biraz daha dikkatlice yapmak gereği, orada da kendini gösterdi. Neticede bunların hepsi Devletimizin kasasından çıkan vergilerimizdir. Vergiyi toplamak zor, harcaması bu kadar hesapsız olmamalı diye düşünüyorum.

Stattan çıkıp eve doğru yürürken, statta oturmamız için koltuklarımıza konulan minderlerden on-on iki tanesini birden kucaklamış götüren birini gördüğümde de güleyim mi ağlayayım mı diye düşündüm. Bundaki hatıra saklama sevgisi de biraz fazla kaçmıştı.

Eve geldiğimizde, stadın önündeki izdihamın ve sıralar arasındaki geçişlerin, üzerimizdeki izlerini görebildik. Dizden aşağımız neredeyse tamamen çamurdu. Ama her şeye rağmen açılış merasimini statta seyretmek güzeldi. Ancak stat, çok büyük bir sahne olduğu için, bazı şeyleri göremedik. Bir yere bakınca, başka bir yeri gözden kaçırabiliyoruz.

Televizyondan ertesi gün seyredince neyin ne olduğunu da, neleri göremediğimizi de, neleri duyamadığımızı da anladık. İyi ki TV ye bakmışım da stattaki güzellikleri görmüşüm. Stadın havası başka ama dediğim gibi birçok şeyi kaçırtabiliyorsunuz. Bu yüzden sanki TV’den seyretmenin daha iyi olduğunu düşündüğüm için kapanışa gitmedim. Ama çocuklarım kapanışın da çok güzel olduğunu belirttiler.

Yarışmaların birçoğuna ailece katılabildik. Buralardaki organizasyonlar, hakikaten çok iyi düzenlenmişti. Organizatörleri kutluyorum. Kış oyunları, Erzurum’a yeni bir vizyon kazandırmıştır diye umuyorum.

Bu ilk büyük organizasyonda bazı aksaklıkların olması doğaldır. Hatasız organizasyon olmaz, ama bunların tespit edilip eleştirilmesi, bir sonrakinde benzer noksanlıkları en aza indirir. En iyiyi bulabilmek, en iyiyi bulana kadar gayret etmekle, bu da yapıcı eleştiri ile olur. Eksikliklerine rağmen her şey güzel ve iyi planlanmıştı. Emeği geçen herkesin eline sağlık.

Erzurum’da yapılan bu tesislerin iyi korunup, işler halde tutulması, yani yeni organizasyonların yapılması dileklerimle

Ömer ÖZDEN

 


Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK)
Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM Telefon : (0442) 233 38 20
Tasarım : www.e-erzurum.net