Ramazanı ve bayramı uğurladık. Oruç, ruh dünyamıza çeki düzen vermek için farz kılınmış bir ibadet. Orucun, iç dünyamızı temizleyip temizleyemediğini sadece Allah bilir. Zaten Allah ile kulun arasına da girilemez. Umuyor ve bekliyoruz ki tuttuğumuz oruçlar, hepimizi iyi birer insan haline getirir.
Ramazan ayına girmeden önce evlerimizi de temizleyerek Ramazana hazırlandık, orucu temiz evlerle karşılayıp, temiz mekânlarda oruç tutalım diye. Bu keyfiyet, Erzurum’un güzel adetlerinden biridir. Hatta Ramazan’ın son haftasına girdiğimizde bir kez daha evlerimizi temizledik, bayramı da temiz evlerde kutlayalım diye. Bunlar çok güzel ve iyi niyetle yapılan faaliyetler. Ama Ramazan ayına girerken, evlerimize gösterdiğimiz özeni bulunduğumuz sokağa, mahalleye, caddeye ve şehrimize de gösteririz diye bir beklentim daha vardı. Aslında bu beklentim, beklenti olmaktan çıkıp özleme dönüşmüş durumda. Geçmişiyle, tarihi eserleriyle, az da olsa ayakta kalabilmiş bir kaç eski eviyle övündüğümüz Erzurum’un haline baktıkça övünmeyi bırakıp dövünmemiz gerektiğini anlıyorum.
Eski günlerine bakınca, şimdi her haliyle bir döküntüyü andıran bir şehre sahip olduğumuzu görüyorum. Aslında şehir demek de içimden gelmiyor ya neyse. Her geçen gün büyüyen bir köy görüntüsüyle karşı karşıyayız. Acaba Batı vilayetlerimizin bazı köylerine bakınca buraya köy demekle de mi ayıp ediyorum acaba? Öyleyse şöyle düşünmek daha mı doğru olur? Erzurum, dış görünüşüyle her geçen gün büyüyen, gelişmiş bir Erzurum köyü mü oluyor? Çünkü Erzurum’un köyleri de ayrı bir içler acısı durumu sergiliyor. İşin o yönü ayrı bir bahsi gerektiriyor. Ayrı bir yazıda da Erzurum’un köylerini ele almamız gerekir. Şimdilik konuyu dağıtmayıp Erzurum’un gelişmiş Büyük Köyü’ne dönelim.
Erzurum’a gelişmiş bir köy demek için birçok nedene sahibim. Eğer bir şehirde yaşayan insanlar, ellerindeki bir atığı çöpe değil de yürüdüğü yola atıyorsa, evinin balkonundan veya penceresinden çöp diye niteleyebileceğimiz bir nesneyi aşağıya atıyorsa, evinin bahçesini temizlerken süpürüp biriktirdiği çerçöp türü şeyleri, faraca doldurup bahçe duvarının dışına fırlatıp savuruyorsa, evindeki çöp torbasını yarım yamalak bağlayıp da belediyenin sokağa koyduğu çöp tenekesine tam yaklaşmayıp beş on adım kala basket topu atar gibi çöp bidonuna doğru atıyor ve torba yarı yolda açılıp çöpün yarısı yerler dökülüyor ve yarıdan azı ancak çöp bidonuna girebiliyorsa, ağzındaki balgamı yere tükürüyorsa, burnunu yere sümkürüyorsa……… bu yere nasıl şehir adı verebiliriz? Şehir, medenilik demek değil midir? Şehirde oturanlara şehirli yani medenileşmiş insanlar denilmiyor mu? Bütün bunlar ve daha buraya yazmadığım birçok şey Erzurum’da yapılıyorsa Erzurum’a şehir mi demek gerek, yoksa köy mü?
Ramazan sona erdi. Evlerimizi temizledik ama sokaklarımızı ve bütün olarak şehrimizi kirletmeye, çöplük haline getirmeye devam ettik. Peki, Erzurum’u köy olmaktan çıkarıp şehir haline getirmek için ne yapmak, daha doğrusu ne yapmamız gerek? Erzurum kime emanet? Bu emanetin verdiği sorumluluk duygusuna herkes sahip mi? Sorumluluğun gereği olan yükümlülüklerimizi yerine getirebiliyor muyuz? Bütün bunlar üzerinde her birimizin oturup düşünmemiz gerek. Hiç kimseyi hedef alarak yazmıyorum. Bir otokritik ve genel kritik yapmak istiyorum. Bunu yaparken bazen kalemimin ucu kendime, bazen de başkalarına değebilir. Bundan hepimizin, üzerimize düşen payı alıp gücenmeden ve kırılmadan, Erzurum’u nasıl temiz bir şehir haline getiririz bahsine odaklanması ve herkesin sorumluluğunu yerine getirmesini beklemek, bir Erzurumlu olarak benim de, bütün Erzurumluların da hakkıdır. Ama aynı zamanda sorumluluğumuzdur. Erzurum’u o çok eski günlerine döndürüp yeniden medenileştirmek için bu şehirde yaşayan küçüğünden büyüğüne, okumuş yazmış tahsillisinden okumamış tahsilsizine, yöneteninden yönetilenine, öğretmeninden öğrencisine, amirinden memuruna, işvereninden işçisine, belediye personelinden belediyeyle ilgisi olmayanına, hepsinden önemlisi kirleteninden temizlemeye çalışanına kadar herkese sorumluluk düşüyor. Erzurum’u temiz bir kent haline nasıl getirebiliriz?
Bunu düşünmeye ve yazmaya devam edeceğim. Pazar, 04 Eylül 2011
Yazar Ömer Özden
Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK) Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM
Telefon : (0442) 233 38 20 Tasarım : www.e-erzurum.net