Alvarlı Efe’nin Şahsiyeti Alvarlı Efe’yi tanıyanlardan ve onun hakkında yazılanlardan öğrendiklerimize göre o, ahlaki bakımdan herkese örnek teşkil edecek bir yaşayışa sahip olmuştur. 88 yıllık ömrü boyunca hep insanlara faydalı olmaya çalışmış, kendi menfaatlerini hiçbir zaman önemsememiş ve toplumun faydasını her zaman bireysel çıkarların üstünde tutmuştur. Zahidane bir hayat sürmüş olan Alvarlı Efe, bu tarz hayata rağmen asla toplumdan kopmamış, günlük hayatını hep Erzurumlularla iç içe olarak geçirmiştir. Aksi takdirde insanlara örnek olamazdı. İnsanlar onun toplum içindeki davranışlarına bakarak onu sevmişler ve örnek almışlardır. O, dünya malına, makam, mevki ve şöhrete iltifat etmemiş, içinde rahat edeceği bir ev sahibi olmayı bile düşünmemiş, kiraladığı gösterişsiz bir evde mütevazı hayatını sürdürmüştür. Alvarlı Efe, az geliri olmasına rağmen gerek yoksullara yardım etmesi ve gerekse temiz giyinip kuşanması, tevazu ve vakarı, tavırlarındaki ölçülülüğü, muhataplarına iyi davranması, kimsenin gönlünü kırmaması, çocukla çocuk, büyükle büyük gibi konuşması, elinde olanla yetinip fazlasını istememesi, cömertliği ve misafirperverliğiyle herkesin takdir ve beğenisini kazanmıştır. O, bir din görevlisidir ama aynı zamanda bir toplum mühendisi gibi algılanmalıdır. Alvarlı Efe, hem bir öğretmen ve eğitimci, hem halka doğru dini öğreten bir din görevlisi, hem bir şairdir. Misafirperverliği Muhammet Lütfi Efendi, son derece misafirperver bir şahsiyettir. Evine misafir gelmesini çok sevdiği için, kendisini yetiştirip geliştirdiği ve imamlık görevine başladığı 22 yaşından itibaren sofrasının misafirsiz kaldığı görülüp duyulmamıştır. Bu konuyla ilgili bir olayı anlatmak onun misafire ne derece önem verdiğini göstermesi bakımından önemlidir. Alvar Köyü’nde imamlık yaptığı sıralarda bir gün sofra hazırlandığında henüz gelip giden olmadığı için sofraya oturup yemeğe başlamamış ve canı sıkkın bir şekilde içerdeki odasına çekilmiştir. Oğlu Seyfettin Efendi de onu merak edip içeriye baktığında babasını Allah’a niyaz ederken görmüştür. Yakından dinlediğinde babasının “Ya Rabbi! Ben sana karşı ne günah işledim ki bunu bana reva gördün, soframızı misafirle bereketlendirmedin. Bereketini esirgediğin bu lokmalara nasıl el uzatırım. Bu lokmalar boğazımdan geçer mi?” diye Allah’a nazlı niyazda bulunduğunu görmüş, biraz sonra kapı çalınmış ve yardımcısı Ali Hoca kapıyı açıp Erzurum’dan gelen misafirleri içeri buyur ederken “Efe Can Kurban, şenlik geldi” diye sevincini belirtmiş, Efe de gelen misafirleri görünce üzüntüsü bitmiş ve yüzünde adeta güller açtığı görülmüştür. Hep beraber sofraya oturup neşe içinde yemeklerini yemişlerdir. Bilindiği gibi Erzurum’da şenlik, konuk anlamına gelmektedir. Gelen konuklar, evimizi şenlendirip bereketlendirdiği için misafir yerine çoğu zaman şenlik denir. Muhammet Lütfi Efendi’nin küçük bir geliri olmasına ve sofrasından misafiri eksik olmamasına rağmen hiçbir zaman maddi sıkıntıya düşmemiştir. Çünkü sofranın bereketi, misafirle artar. Efe’nin sofrasının da çok bereketli olduğu söylenir. Kendisinin hiçbir maddi zenginliği yoktur ama gönlü dağlar kadar yüce ve Karun kadar zengindir. Sofrasının bereketli olduğu ve onun sofrasına oturan hiç kimsenin doymadan kalkmadığı bilinmektedir. Bu konuyla ilgili olarak yazmış olduğu bir şiirinde şöyle demektedir: Misafirin kademleri kesilse O evden bereket ref‘ olur elbet Gönülde sehavet gülleri solsa Hürmet-i ahbaba kalır mı himmet Bereket istersen devlet-hanede Davet et ihvanı bir bahanede Hayr u bereketi bul bâ hânede Bakkal Muhammed’e etmeli hizmet Âkif gibi siperlere sinmemiş Cemal gibi kuru kuru gülmemiş Ağa gibi matbaada kalmamış Bu âlî himmete okunur rahmet Bulmak isteyenler bu şerafeti Arzu eyleyenler bu saadeti Seyr eyler fark eder bu sehaveti Sehavettir vallah kadimî kıymet Suret-i Lütfi’ye siret-i hikmet Ârif-i âgâhe versen nasihat Lutfiya dilersen dünyada devlet Râh-ı Muhammed’e eyle muhabbet. İmamlık yaptığı yıllarda tek geliri, köyde beslediği birkaç büyük ve küçükbaş hayvandan elde ettiği gelirden ibarettir. Bir de imamlara o yıllarda devlet maaş bağlamış olmadığı için görev yaptıkları köylerde köyün ortak malından imamlara bir pay ayrılırdı. Muhammet Lütfi Efendi’ye de köylüler bir tarla tahsis etmişlerdi. Muhammet Lütfi Efendi, bu tarlayı bir ortakçıya vermişti. O da tarlayı ekip biçerek Hoca’nın payına düşen hububatı verirdi. Muhammet Lütfi Efendi’nin bütün geliri bu kadardır. Şehre yerleştikten sonra ise kendisine hediye olarak gelen gıdalar misafirlerine ikram edilirmiş. Zengin biri olmadığı için kendisine para kabilinden gelen hediyeleri getirenlerin gönlü kırılmasın diye geri çevirmez, fakat bu paraya asla el sürmeyip asla el sürmeyip, “benim paraya ihtiyacım yok, siz onu şu minderin altına bırakın, ihtiyaç sahibi biri gelir alır” dermiş ve dediği gibi de olurmuş. Efe’yi ziyarete gelen ihtiyaç sahipleri, ihtiyaçları kadar olan parayı, o minderin altından alıp dualar edip giderlermiş. Cömertliği Hiç kuşku yok ki böyle bir ikram severlik, ancak cömertlikle gerçekleşebilir. Alvarlı Efe Hz.leri de cömertliğiyle tanınmış bir Erzurumludur. Aslında cömertlik, hem Türk milletinin önemli bir özelliğidir, hem de İslam ahlakının bir tavsiyesidir. Cimrilik ise Türk-İslam ahlakına aykırıdır. Milletimiz, tarih boyunca cömertliğiyle tanınmıştır. Alvarlı Efe de cömert olup cimriliği yermiştir. O, hem maddi hem de manevi anlamda cömerttir; yani hem insanlara maddi yardımlarda bulunmuş, hem de duasını, iyi niyetini, şefkat ve merhametini esirgememiştir. Maddi ve manevi sıkıntı içinde olanlarla empati kurarak onların dertlerini kendi derdi gibi algılamış ve bu sıkıntılarına çare bulmaya çalışmıştır. Arapçada cömertin karşılığı sahî, cimrinin karşılığı da bahil’dir. İşte Alvarlı Efe Hz.leri, sahîlikle bahillik yani cömertlikle cimrilik arasında bir karşılaştırma yapmış, bunu da şiirle ifade etmiştir. Bu güzel şiirinden şöyledir: Sahîler cud ile makbul olurlar Bahiller buhl ile melul olurlar Sahîler cûd ile mahmud olurlar Bahiller buhl ile merdud olurlar Sahîler cûd ile âbâd olurlar Bahiller buhl ile berbad olurlar Sahîler cud ile sultan olurlar Bahiller buhl ile hüsran olurlar Sahîleri sever Hazret-i Allah Bahillerde yoktur muhabbetullah Sahîler açarlar bab-ı cenneti Bahillerde yoktur Hakk’ın rahmeti Sahîler kerem-i Hakk’a dayanmış Bahiller buhlünün narına yanmış Sehâvettir kula Hakk’dan hidayet Bahillerdir olan ehl-i şekâvet Sahîlerdir habibullah alemde Bahillerdir adüvvullah ademde Sahîleri sever Lütfî bir Allah Budur hükm-i Hudâ vallahi billah. Bu konuyla ilgili bir başka şiiri daha vardır. Çok uzun olan bu şiirden sadece iki kıt’ayı buraya almakla yetineceğim. Sahîlerin vardır âlî himmeti Başlarında sehavetin devleti Sahîye aşıktır Hakk’ın rahmeti Sahîlerdir açan bab-ı cinanı Sevilmez bahîlin bir harekatı Yetimlere vermez malın zekatı Fakire miskine yok merhameti Tutmuştur tarik-i bab-ı niranı. Alvarlı Efe, cömertliği sadece teşvik etmemiş, kendi hayatında da uygulamış, kendisi için beş kuruş bile biriktirmemiş, eline geçen bütün maddi imkanları hep ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır. PROF. DR. H. ÖMER ÖZDEN
Alvarlı Efe’nin Kişisel Özellikleri-2 Şefkat-Merhamet ve Hoşgörüsü Şefkat ve Merhameti Alvarlı Efe’nin düşkünlere ve hastalara karşı son derece merhametli ve şefkatli olduğu bilinmektedir. Hastaları ziyarete gider, gönüllerini hoş tutar ve onlara o derece güzel sözler söylermiş ki hastalar, onun yanlarından ayrılmasından sonra kendilerini çok iyi hissedermiş. Gariban ve kimsesizlerin gönüllerini hoş tutmuş, onların gönlünün kırılmasının, Allah’ı incitme anlamına geleceğini söylemiştir. Bu düşüncesini şiirlerine de aktarmıştır. Yetimi ağlatan elbet olur narullahe dahil Zayıfı sızlatan mutlak cehennemde olur sail Erişir mazlumun ahı der-i dergahe yok hail Aman zulmetme bir ferde yitirme Rahm-i Rahman’ı Fakire merhamet eyle kerem ede kerem kânı Fakirin ahının okuna vallahi siper olmaz Kişi eylediği zulmü cihanda sanma ki bulmaz Muhakkak intikam eyler Huda hak kimseye kalmaz Aman zulmetme bir ferde yitirme Rahm-i Rahman’ı Fakire merhamet eyle kerem ede kerem kânı Merhamet edene Mevla Merhamet eder o a’lâ İstersin kadrin mualla Merhamet et fakirlere Lutfî maldar oldu çoklar Onlar hani şimdi yoklar İns ü cini ölüm oklar Merhamet et fakirlere İyi Niyetli Oluşu ve Hoşgörüsü Alvarlı Efe, kimseyi incitmediği gibi, onu ziyarete gelenlere de devamlı nasihat eder ve kimseyi hor görmemelerini, kendilerini beğenmemelerini, iyi niyetli olup su-i zanda bulunmamalarını, kul hakkı yememelerini, yetimlerin malına göz dikmemelerini tavsiye edermiş. Kadınlara karşı son derece hürmetkar davranmış, çocukların kalbini asla kırmamıştır. Onlarla çocuk gibi konuşmuştur. Yaşlılarla da onlar gibi konuşup öyle davranmış, hürmet etmiştir. Hazer kıl kırma kalbin kimsenin canını incitme Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme Tarik-i aşkta bî-çare-yi hicranı incitme Sabır kıl her belaya hane-yi Rahman’ı incitme Felekde hasılı insan isen bir canı incitme Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme Hasislikden elin çek sen cömert ol kân-ı ihsan ol Konuşma cahil ü nadan ile gel ehl-i irfan ol Hakir ol alem-i zahirde sen manada sultan ol Karıncanın dahi halin gözet dehre Süleyman ol Felekde hasılı insan isen bir canı incitme Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme Sana bir faide yoktur bilirsin halkı gıybetten Gözün aç alemi birbir geçir sen çeşm-i ibretten Zarar gördüm diyen gördün mü ehl-i muhabbetten Yeme kul hakkını korkar isen bir canı incitme Felekde hasılı insan isen bir canı incitme Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme Tanıdığı tanımadığı kimle sohbet etse onlara iyi ahlaklı olmalarını, kimsenin aleyhinde çalışmamalarını, hoşgörülü olmalarını, kişilik sahibi olmalarını, kimseye hile hurda yapmamalarını öğütlemiştir. Sarhoşlarla bile konuşup görüşmüş, onlara karşı hoşgörüyle bakmıştır. Bir gün sarhoşun biri, Efe’nin dergahı olan evine gelip kapısını çalmış, kapıyı da Alvarlı Efe’nin yardımcısı olan Demirci Osman Efendi açmıştır. Sarhoş, Efe’yi göreceğini söyleyince Demirci Osman Efendi, “bu halinle sakın Efe’nin yanına çıkma!” deyip kapıyı kapatıp içeri girmiş. Alvarlı Efe, kimin geldiğini sorup da bir sarhoşun geldiğini ve eve alınmadığını öğrenince “derhal onu bulup çağırın ve yanıma getirin!” demiştir. Sarhoş adamın peşinden koşup hemen eve davet etmişler. Evinden misafir eksik olmayan Efe’nin sofrasında bulunanlar, onun sarhoşa kızacağını düşünmüşlerse de Efe Hz.leri, sarhoşu yanına çağırıp yanına oturmasını istemiş, sarhoşun başını okşamış ve ona ikramda bulunup yemeğini yedirip uğurlamıştır. Sarhoş, o gün oradan utana sıkıla ayrılıp içki içtiği için bin pişman olmuş ve tövbe edip ertesi gün tekrar gelmiş ve Efe Hz.lerinden özür dileyip bir daha içki içmeyeceğini ve kendisini affetmesini istemiş, o günden itibaren de yanlış bir iş yapmamıştır. O, insana değer vermiş, bir insanın sebepsiz yere incitilmesinin adeta arşı yıkmakla eş değer olduğunu belirtmiştir. Helal ve haramı bilmenin, sevap ve günahı bilmenin yetmediğini, bunları hayata uygulamak gerektiğini, boş konuşmaların terk edilmesi gerektiğini belirtmiş, boş konuşmaların mutlaka birilerini inciteceğini ifade etmiştir. Bilirsin haram helali Bilirsin sevap vebali Aman olma laübali Terk eyle boş kıyl ü kali Sakın incitme bir canı Yıkarsın Arş-ı Rahman’ı Özellikle kadınların ve çocukların gönlünün hoş tutulmasını, onlara güzel sözlerle hitap edilmesini, dinin emrinin de böyle olduğunu ama çoğu insanın bunu bilmediğini şöyle ifade etmektedir. Nisvana merhamet eyle Anlara lutf ile söyle Etfal ile de ol öyle Şeriatın yolu böyle Sakın incitme bir canı Yıkarsın Arş-ı Rahman’ı Yaşlı insanlara hürmetin, küçüklere merhametin, misafire ikramın, Allah’ın rahmeti için vesile olduğunu da İhtiyara eyle hürmet Sabîlere kıl merhamet Misafire sarf et nimet Allah’tan istersen rahmet Sakın incitme bir canı Yıkarsın Arş-ı Rahman’ı mısralarıyla belirtmiştir Alvarlı Efe, bütün hayatı boyunca Peygamberimiz’i canından çok sevdiği için, O’nun ahlakını, hayatını örnek almış, O’nun yaşadığı gibi yaşamaya çalışmış, şiir ve sohbetleriyle O’nu sevdirmiş, sade ve samimi yaşantısıyla herkese örnek olmuş bir insan-ı kâmildir. Çocukluk yıllarımda Alvarlı Efe rahmete kavuşalı çok uzun bir zaman geçmemişti. Evimizde onun iyilikleri ve mükemmelliği anlatılırdı. Sadece bizim evde değil, onun adının geçtiği her yerde ondan hürmetle ve sevgiyle bahsedildiğini duymuştum. Onun evi, insanları iyiliğe ve güzelliğe yönlendirdiği bir halk eğitim dergahı olmuştur. Alvarlı Efe, 88 yıllık ömrünü insanlığa adamış, herkesin iyi birer insan olması için gayret göstermiştir. Sohbet ve şiirleriyle insanları; ilme, doğruluğa, dindarlığa, yoksullara yardıma, kardeşliğe, barışa ve vatan-millet-bayrak sevgisine çağırmıştır. O, insanları ayırt etmeden hep sevmiş, onların Allah yolundan ayrılmamaları için uğraşmıştır. Çünkü dindar olmak demek, iyi insan olmak demektir. Dini, kişisel çıkarları uğruna kullanmamak demektir. Şiirlerinde herkesin anne ve babasına, eşine, büyüklerine saygı duymalarını, küçüklerine ise sevgi ve şefkat göstermelerini öğütlemiştir. Yaşadığı dönemde bugünkü kadar bile olmayan ahlak erozyonuna ve kültürel yozlaşmaya karşı elinden geldiğince mücadele etmiş ve Türk milletinin temel hasletinin iyi ahlak sahibi olmak, dürüst, doğru ve güvenilir olmak olduğunu vurgulamıştır. Türk toplumunun temelini aile oluşturmaktadır. Alvarlı Efe de aile hayatına azami ölçüde dikkat edilmesi gerektiğini sürekli vurgulamış, çocuklara özen gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir. Çocukların dini ve ahlaki eğitiminin önemli olduğunu sürekli hatırlatmıştır. Onun yaşadığı dönemde toplumumuzdaki yozlaşma günümüzdeki kadar olmamasına rağmen o, ahlakın giderek bozulmasından fevkalade rahatsız olduğunu, kendisindeki hassasiyetin o zamanın eğitimcileri tarafından dert edilmemesine, hatta böyle bir ahlaki yozlaşmanın farkında bile olunmamasına olan tepkisini şairane bir üslupla farklı şiirlerinde dile getirmiştir. Bu uzun şiirlere örnek olmak üzere buraya birer kıta alıyoruz. Âr ile namus kalmadı gitti Yüzler siyah oldu haya da bitti Dünyada yaşamak kemale yetti Humeka-yı zaman nanay oynarlar Nice pirler keyf keyfine gezerler Dünya malı nerde anı sezerler Gece gündüz dünyasını düzerler Nerde kaldı kalsın rıza-yı Rahman Lütfî gaflet ile karardı alem Bahr-i gaflettedir ebna-yı alem Artmada şekavet hayfa dem-â-dem Sıyam ile kıyam çekildi gitti.
PROF. DR. H. ÖMER ÖZDEN
Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK) Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM
Telefon : (0442) 233 38 20 Tasarım : www.e-erzurum.net