Erzurum çarşı pazar
ALİ BULAÇ 06.07.2005 ÇARŞAMBA
Erzurum çarşı pazar
Bu sene 9. Abant Platformu’nun Erzurum’da toplanması iyi oldu. Olaylara Türkiye’nin iç derinliklerinden bakmak her zaman mümkün olmuyor.
Hiç kuşkusuz Türkiye, İstanbul ve Ankara’dan ibaret değil. Belli başlı alanlara, özellikle medyaya hakim marjinal bir grup, bütün bir ülkeyi kendi prizmasından geçirip yansıtıyor. Bu sanal bir Türkiye’dir. Türkiye’nin bir hakikati ve bu hakikatin kendini sakladığı bir iç derinliği var.
Bazı şehirler kendilerine özgü hassasiyetlerle öne çıkarlar. Zaman zaman bu hassasiyetler tabii sınırlarını aşan tepkilere yol açsa da, sonuçta bu türden hassasiyetlerin ortaya çıkmasına sebebiyet veren olayları anlamak için farklı bakış açıları kullanmak gerekir.
Erzurum, yakın tarihin canlı hatıralarını üzerinde taşıyor. Bunu hemen fark etmek mümkün. Bir şehir, çok şiddetli bir travma yaşamadıkça geçmişiyle bu kadar iç içe yaşamaz. 1820, 1870 ve 1915 Osmanlı-Rus savaşları ile Ermenilerle yaşanan ciddi sorunların etkisi hâlâ devam ediyor. Bu açıdan son zamanlarda Türkiye’yi bir tür köşeye sıkıştırmaya matuf “Ermeni soykırım” iddiaları en çok Erzurum’da etkisini gösteriyor. Erzurumlular, kesin ve açık olarak haksızlığa uğradıkları inancını taşıyorlar. Bize Aziziye Tabyası hakkında bilgi veren Erzurum Vakfı (Evrak) yetkilisi yakın tarihi, Aziziye Tabyası’nı ve Ermeni çetelerince katledilen Müslümanları anlatırken gözyaşlarını tutamıyor. Sanki tarihî bir olayı anlatmıyor, şu an içindeymiş, ruhen iştirak ediyormuş gibi bulunduğumuz “an”dan kopuyor, bundan 90 yıl öncesinden bugüne sesleniyor.
1915’te ne olduğu bugün ciddi tartışma konusu. Ermeniler “soykırıma” mı uğradı, yoksa olay maksadı aşan bir “tenkil ve tehcir”den mi ibaretti? Sorunu siyasi zemine çekmek isteyenler ile tarihçilere devretmek isteyenler arasında kesin görüş ayrılığı var.
Açık olan şu ki, bugün gündemimizin tam orta yerine gelip oturan bu olay her ne olursa olsun, büyük bir trajediydi. Rakamlar, rivayetler, hikayeler, olaylar havada uçuşup duruyor. Herkesin kendine ait bir hikayesi var. Aleyhimizde olsa ve hoşumuza gitse bile hikayeleri dinlemek önemlidir. Çünkü hiç değilse en az hata payı olan adil bir hükme varmak için her iki tarafın hikayesini dinlemek gerekir. Kızılderililerin dediği gibi “Her hikayenin başka bir anlatımı var!”
Betul Aslan’ın kaleme aldığı, “Erzurum Ermeni Olayları 1918-1920-Hatıralar-Belgeler-Kazılar- (Erzurum-2004) adlı kitapta ilginç olaylar naklediyor. Kitaplar ne derse desin, herkesin anne babasından veya bir yakınından duyduğu hikayeden, yaşanan olayların ne büyük travmalara yol açtığını kolayca anlıyoruz. Bunlar salt propaganda amaçlı kurgusal şeyler olamaz. Hiçbir kurgu bir toplumun ruhunda bu kadar derin iz bırakma gücüne sahip değildir. Büyük Hanlar Kilisekapı, Kavakkapısı, Yanıkdere, Karskapı civarı veya tren istasyonunda insanın içini ürperten katliamlardan söz ediliyor. Kadın erkek, çocuk yaşlı 1200 kişinin Dervişağa Mahallesi Tahtacılar Caddesi’nde Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarında yakıldığı anlatılıyor. Yeğenağa Mahallesi’nde Ahmet Efendi’nin evinde 450 Müslüman öldürülmüş. Kongre Caddesi’nde öldürülenlerin sayısı 1373. Kantarcızade Hacı Mustafa, şehir içinde 9 bin 562 Müslüman cesedi toplayıp kaydetmiş. (Betul Aslan, a.g.e., s. 97-98) İddiaya göre öldürülen Müslüman sayısı 50 bin.
1915 ve sonrası “Türkler soykırım yaptı”, “Ermeniler ihanet etti, mecburen tenkil ve tehcir kararı alındı” ikileminde sıkışmış. Olay bu kadar basit değildir. Daha adil ve eleştirel bir bakış açısına ihtiyacımız var. Yakın tarih bir sır küpü gibi. Resmi olarak anlatılanlara, batırılan ve yüceltilenlere, gerçeklik adına rivayet edilenlere şüphe ile bakmak durumundayız.
Erzurum halkı misafirperverlikte hiç kusur etmedi. Abant’ın Erzurum’da toplanmasından çok memnun oldular ve bunun Erzurum ve Erzurum’un yakın tarihte yaşadığı trajedilerin dünyaya anlatılması için bir fırsat olmasını dilediler. |