Menu


Hava Durumu



   Haftalık Yazılar

İftar Topu

Ülkemizin Ramazan geleneklerinden biri de iftar topu atmaktır. Aslında bu, bir ihtiyaçtan doğmuş, sonra da gelenek halini almıştır. Çünkü geleneklerden büyük kısmı bir zarurete bağlı olarak ortaya çıkmış, bir kısmı da hoşa giden durumların veya zevk ve sefanın bir sonucu olarak oluşmuştur. İftar topu atma geleneği, bir zaruretin sonucudur.

Osmanlı döneminde iftar saatinin duyurulması, şehre hakim bir yerden -ki bu genel olarak şehrin kalesi idi- yapılan top ateşi ile duyurulur ve oruç bu sesle açılır, iftar edilirdi. O zamanlar şehirlerde gürültü düzeyi çok alt seviyelerde olduğu, hatta gürültü bulunmadığı için top sesi şehirlerin en uzak yerlerinden bile işitilirdi. Bu nedenle, iftar vaktinin geldiğini duyurmanın en iyi yolu da top atışı yapmaktı. Çünkü top sesinden daha gür bir ses yoktu. Aynı şehirde yaşayan bütün oruçluların aynı anda oruçlarını açmalarını sağlayabilmenin en iyi yolu da bu olduğu için, bu ihtiyaç giderek bir alışkanlığa dönüşmüştür. Cumhuriyetimizin ilanından sonra yine aynı ihtiyaç ile iftar topu atılmasına devam edilmiş, fakat yıllar içerisinde şehirler büyümüş ve iletişim araçları da gelişmeye başlamıştır.

İşte bu büyüme ve gelişmeden nasibini alan şehirlerden biri de Erzurum’dur. Benim çocukluk yıllarımda Erzurum, Erzurum Kalesi’nin etrafında yerleşmiş olan ve yürümekle tamamının bir saat içerisinde gezilebileceği kadar gelişmiş bir şehirdi. Evler birbirine yakındı. Mahalleler adeta iç içeydi. Radyo vardı ama iftar saatinde radyodan duyurulan ezan sesinden çok Kale’den atılan topun sesi beklenirdi. O yıllarda nedense radyodan okunan ezan sesine fazla güvenilmezdi. Evleri Kale’ye biraz uzak olanlar ise evin çocuklarından birini dış kapı önüne gönderir ve top sesini beklemesini tembihlerlerdi. Çocuk veya genç de kapı önünde veya sokak başında arkadaşlarıyla top sesini bekler ve top atılır atılmaz da içeriye veya eve koşup heyecanlı bir sesle “top atıldı!” der ve bu sesi duyan hane halkı da bir anda iftarlarını açarlardı. Bu andan itibaren, özenle hazırlanmış iftar sofralarının düzeni bozulur, o güzelim sofra birkaç dakika içinde midelerdeki yerine yerleşmiş olur, kaşık sesleri birbirine karışır ve gün boyu sabırla tutulan oruç, bir anda süratle açılıp kapanan çenelerle birlikte sahura kadar durmadan yiyecekleri öğütürdü.

Yine o zamanlar camilerde hoparlör sistemi de bulunmadığı için müezzinler ezanı minareye çıkarak okurlardı. Minarede hazır bekleyen müezzinler, top sesini duyar duymaz hemen hızlı hızlı ezanlarını okur ve evlerinde onları bekleyen iftar sofralarına yetişmeye çalışırlardı. Çünkü müezzinler de akşama kadar o top sesini beklerlerdi. Şimdi bu satırları yazarken aklıma Divan şairlerimizden Enderunlu Vasıf’ın
Hayrına çıkar sanma menâr üzre müezzin
Akşâma kadar dûd-i taâma nigerândır.
mısraları geliverdi.

Söz bu noktaya gelince Erzurum’da iftar topu nasıl atılırdı? Sorusunu sormanın zamanı geldi diye düşünüyorum. Top atışı deyince aklınıza hemen savaş topu gelmesin. İftar topunun içerisine ne gülle ne top mermisi konurdu. Topun içerisine Erzurum tabiriyle çul çaput diye bilinen eskimiş bez parçaları veya işe yaramaz kağıtlar doldurulup sıkıştırılır ve vakti gelince topun fitili ateşlenip barutun patlamasıyla bu çul çaput büyük bir gürültüyle patlardı.

Peki vaktin geldiği nasıl anlaşılırdı. Ben o zamana yetişmedim çünkü benim hatırladığım yıllar 1965’den sonrası. Ama Allah uzun ömürler versin halen hayatta olan büyüklerimden öğrendiğime göre 1940’dan önceki yıllarda Erzurum’un Ramazan imsakiyesini Erzurum’un meşhur imamlarından aynı zamanda ilim sahibi olan İhmal Camisi’nin imamı Mehmet Efendi hazırlarmış. Akşam ezanı vaktinin tespitinde de Top Dağı tarafında ortaya çıkan bir ağarma ile belirlermiş. Akşam ezanı vakti geldiğinde Esat Paşa Camisi’nin minaresinde bir lamba yakılırmış ve oraya yakın olan Kale’deki gözetleyici görür görmez top başındakine işaret verir, o da topu ateşlermiş. Top sesi duyulur duyulmaz da ezanlar okunurmuş.

1950’li yıllara gelindiğinde teknik biraz daha ilerlediği için o zamanın Erzurum müftüsü, iftar vaktinin çok güvenilir neşriyattan öğrenilmesi gerektiğini söylemiş. O zamanlar en güvenilen takvim de Sönmez Neşriyat’ın takvimiymiş.
Benim hatırladığım yıllara gelindiğinde ise yine Kale’den top atılmaya devam ederdi. Biz de topun sesini daha güçlü duyalım diye sokağın başında veya kapımızın önünde beklerdik. Bu beklemelersırasında bizden büyük olanların çeşitli Ramazan şakalarına da tanık olurduk. Top patlamadan bir ses çıkarıp “top patladı!” diye birbirlerini kandırmaya çalışanlar olurdu.

Sonraki yıllarda ülkemizde takvim çalışmaları daha bir güvenilir hale gelince özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın takvimleri çıkınca artık iftar vakitleri daha kolay takip edilir hale geldi. Artık herkes iftar saatini bilerek beklerdi. Önce TRT radyosuna olan güven güçlendi, sonra TRT televizyonunda Ramazan programları başladı ve şehir de giderek büyüyüp araç sayısı artınca gürültü de çoğaldı ve top sesi yavaş yavaş duyulmamaya başladı. 1980’li yılların sonunda artık Erzurum iyice büyümüştü. Yeni yerleşim yerleri iskana açıldı ve 1990’lı yıllarda artık top atılmamaya başlandı. Belki atılıyordu ama Yenişehir ve 1990’lı yıllarda Dadaşkent’ten bu ses duyulamıyordu. 90’ların sonları ve 2000’li yıllarda artık top sesi tarihe gömülmüştü. Şimdilerde bildiğimiz top değil ama daha basit bir düzenekle iftar topu atıldığı söyleniyor ama ne kadar doğru olduğun henüz test etme imkanı bulamadım.

Sahurda da sahurun bittiği top atışıyla duyurulurdu. Bayram sabahı da bayram namazı vaktinin geldiği, yine top atılarak duyurulurdu. Ama şimdilerde bunların hiç birini duyamıyoruz. Çünkü iftar topu artık bir ihtiyacı karşılamak durumundan çıkmış bulunuyor. Keşke nostalji adına da olsa uygulamasına rastlasak.

 


Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK)
Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM Telefon : (0442) 233 38 20
Tasarım : www.e-erzurum.net