Öğrencilerin ev ödevlerini kontrol eden öğretmenler gibi zaman zaman AB yetkilileri ülkemize gelerek, verdikleri ödevleri yapıp yapmadığımızı kontrol ederler. Sonra eksikliklerimizin neler olduğunu, neleri ihmal ettiğimizi ve yapmamız gerekenleri tavsiye ismi altında tembih edip çıkar giderler. Dersimizi iyi çalışmazsak, AB’ye girmemizin zor olacağının uyarısını da yapmadan edemezler. Hür ve bağımsız bir ülke olarak, bu tür dayatmalara ve tavsiyelere ihtiyacımızın olmadığını yetkililerimiz söyleseler de, durumun hiçte böyle olmadığını herkes bilmektedir. AB’li yetkililerin geçen hafta yenilir, yutulur cinsinden yaptıkları açıklamalara bakacak olursak, bu endişemizde haksız olmadığımız söylenilebilir. AB’nin genişlemeden sorumlu yüksek komiseri Olli Rehn 1 Mayıs’ta polisin orantısız güç kullanmasını üzüntüyle karşıladıklarını ifade ederek, bu konuyla ilgili acilen soruşturma açılması gerektiğini söylemiş; ayrıca hükümetin hâkimler ve savcılar kurulunu, özellikle insan hakları konusunda eğitimden geçirilmesini ve Türkiye’nin parti kapatma davasını aşması gerektiğini vurgulamıştı. AB dönem başkanı Rupel’de, kapatma davası ile ilgili mevcut durumu endişeyle izlediklerini dile getirirken, aynı stratejiyi izliyordu. Bu arada Rupel ve Rehn’in, vakıflar yasası ve 301. maddedeki değişiklikten duydukları memnuniyetleri de oldukça manidar bir durum arz etmekteydi. Tesadüf mü bilinmez, Graham Fuller Yeni Türkiye Cumhuriyeti adlı kitabıyla ülkemizde oluşturulmak istenen modelin ismini koyuyor gibi. Kısaca, inanç sistemimizden sosyal yaşam alanlarımıza kadar, devlet yapımızdan kanunlarımıza ve politikalarımıza kadar, bizi ıslah etmeye çalışmaktalar. Osmanlı imparatorluğunda aynı dayatmaları yapmışlardı da, 3 kıtaya yayılan koca devleti yutmuşlardı. Sanki İslam’ın kendinin ılımsız olduğunu vurgulamak istercesine, ılımlı İslam modeliyle yolumuza devam etmemizi istiyorlar. Bunun her alanda propagandasını yapmaya çalışıyorlar. Kendisine bu konuda vahiy geldiğini söyleyecek bir meczubu bulup, ılımlı İslam’ın Peygamberi adı altında sunma küstahlığını bile gösterebilirler. Bizi seven batılı dost ve müttefik ülkeler, dini ılımlı İslam olan, dayatma ve telkinlerle yoluna devam eden, Yeni Türkiye Cumhuriyeti oluşturma yolundalar diyebiliriz. 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da yapılan kongrede “Manda ve himaye kabul edilemez” diye bir karar alındığını tarihi belgeler söylemekteler de içimizde bu ilkeleri hatırlayanımız kaldı mı acaba, merak etmekteyiz.
09.05.2008 Ecz. Erdal GÜZEL ER-VAK Başk.
Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK) Adres : Cumhuriyet Caddesi Kızılay İş Merkezi Kat 3 / 2 YAKUTİYE ERZURUM
Telefon : (0442) 233 38 20 Tasarım : www.e-erzurum.net