Osmanlıda toprak devletindi, kullanımı vatandaşında. Devletin üst düzey yöneticileri kendinden sonra miras bırakamazlardı. Onun için Erzurum’daki vakıf ve tarihi eserlere bakınız adları Paşa, Efendi gibi lakaplarla tarihi eserler çoğunluktadır. Avrupalı sömürgeci devletlerin zorlamasıyla Osmanlı devletinde arazi kanunnamesi 1857 yılında yürürlüğe girdi. Bu kanunnamenin asıl amacı Osmanlı vatandaşlarından Gayr-i Müslim vatandaşların toprak sahibi olmaları ve özellikle de kilise mallarının garantiye alınmasıydı. Daha sonra Amerika ve Avrupa’daki zengin Yahudiler, Filistin bölgesindeki Osmanlı Müslüman vatandaşlardan toprak sahibi olanların ellerindeki bu arazileri yüklü paralarla satın aldılar. Siz yine ekip biçin, biz uzaklardayız dediler. 1850 yıl sürgün yaşamış Yahudi topluluğu topraksızlığın acısını çok iyi bildiklerinden bu planla yurt sahibi oldular. Amaçlarına ulaştılar ve sonunda başardılar. Kaybeden taraf olmadılar. Sultan II. Abdülhamit, Musul, Kerkük( petrol havzasını) ve Filistin çevresini kendi adına tapulamıştı, İttihat ve Terakki yönetimi bu yasayı iptal etmişti. Devlet eliyle devlet arazilerini yağmalama dönemine bu yasayla girilmişti. Bu yağma sanırım hala sürmektedir. Deniz kıyılarında en nadide yerler otellerin, beğenilmeyen yerler halk plajı adıyla halkın! Ülkemizin deniz kıyıları, yaylaları, ormanları ve madenleri gibi yarın da gökyüzü parsellense şaşmayalım. Hülasa, karıyla, suyuyla ve uzun süren kışıyla dünyanın sayılı kayak merkezleri ve salcılık (rafting) bölgesi; gözü açık ancak vicdanının sesine kulak vermeyen, devleti yağmalayarak zengin olmuş gerek seçilmiş, gerek atanmış ya da iş ve yatırımcı adıyla sinsi planları olanlara bu servet yağmalattırılmamalıdır. Bunun vebali büyüktür. İşletememe suçu onları haklı çıkarmamalıdır. 60 yıllık üniversite geleneği olan bir kente bu başarısızlık reva görülmemelidir. Üst aklı olan bu kent, sıradan akıllarla turizm işletmecilik işini elbette kotaramaz. Özelleştirme adı altında yapılan bu çaba dikkatle incelenmelidir. Kayseri Büyük Şehir Belediye Başkanı, Erzurum bunu başaramazsa biz olimpiyatlara talibiz demişti. Bunu teklif eden Kayseri Büyük Şehir Belediye başkanıysa belediyemiz bu sese kulak vermelidir. Vekiller, Üniversiteler, Valilik, Belediyeler dayanışma ve danışma içerisinde, el ve gönül birliği yaparak, sağduyulu ve aklıselim davranarak Palandöken’e, Konaklı’ya ve Çoruh Havzası’na sahip çıkmalıdır. Bu alanlar Milli Park statüsüne alınmalıdır. Gözümüz kulağımız bu iyi haberde olacaktır. Milli Park ne demektir derseniz: Milli Park; bilimsel ve estetik bakımından, milli ve milletlerarası ender bulunan tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm alanlarına sahip tabiat parçalarıdır.
Kaynak :
https://www.doguturk.com/palandoken-konakli-ve-coruh-havzasi-milli-park-olmali-ve-korunmalidir-makale,1283.htmlDOĞUTÜRK