Ultra Lüks Otellerin Kabe Manzaralı Odalarında Hac
Kutsal topraklara hac farizasını yerine getirmek için giden müminler, kafileler halinde ülkelerine yavaş yavaş dönmek üzereler.
Hac ibadetinin ruh derinliğini idrak etmiş ve bu bilinç zenginliği ile kutsal topraklara gitmiş müminlerin yanında, ticari ve siyasi rant elde etmek, toplum içerisinde statü kazanmak düşüncesiyle, şeytanın davetçileri olarak gidenlerden de söz edilebilir.
Zaten bu tür maksatlarla hac'ca gideceklerin olabileceğini, bazı hadislerden de öğreniyoruz.
Makam, mevki, ırk ve renk ayrımı yapılmaksızın, müminlerin eşit ve kardeş olduklarının bir nevi provasının yapıldığı bu ibadette, son yıllarda hac'cın felsefesiyle örtüşmeyen bazı uygulamaların olması, oldukça endişe vericidir.
Beş yıldızlı, lüks ve ihtişamlı otellerin, Kabe manzaralı odalarında, özel ayrıcalıklı hac yapanlarla, karton mukavvalar üzerinde, cadde ve sokaklarda yatan, fakir ülkelerin müminleri, nasıl bir eşitlik görüntüsü verecek?
Hani Arafat'ta müminler toprak üzerinde yatacaklardı da zenginler ortopedik döşeklerinden çıkıp, hurma liflerinden yapılmış hasır üzerinde yatan Allah'ın Resulünü hatırlayacaklardı?
Arafat'ta yan yana dizilen on binlerce çadırın içerisinde, statüye ve paraya göre özenle hazırlanmış, altı halı ile döşeli özel çadırlar, hac ibadetinin felsefesine ne kadar uygundur?
Son yıllardaki hac'ca olan talebin artması, beraberinde bu işin parasal tarafını düşünen bazı rantiyecilerin iştahını oldukça kabartmışa benziyor.
Dünya Müslümanlarının senelik kongresi niteliğinde olan hac ibadeti, bu yönü ile acaba ne kadar uygulanmaktadır?
Mevkisi ve parası daha çok olanlar için özel ayrıcalıklı uygulamalar, ortada ciddi bir fikri eksikliği tanımlamaktadır.
Mart yerel seçimlerinden önce, siyasilerin akın akın bu topraklara koşmasının altında yatan sebep, öncelikle ibadet aşkı mıdır veya iktidar gücünün etkin isimleriyle birlikte olmak düşüncesi midir, Allah bilir.
Asıl gücün, ezeli ve ebedi olan yaratıcının hakimiyetinde olduğundan endişe duyanların, gerçek referansın Allah'ın rızasını kazanmak olduğu gerçeğini göz ardı edenlerin, bu tür yaklaşımlar içerisinde olacakları muhtemeldir.
Hayatlarında beyaz bir sayfa açmak düşüncesi ile gidenlerin, gurur, kibir, üstünlük gibi İslam'ın hoş görmediği yaşam biçimlerini terk edenlerin, beyaz ihramlarını kefenleri olarak görenlerin, Allah'ın vereceği mevkilerle dünyevi makam ve mevkilerin asla kıyaslanamayacağını idrak edenlerin, mükafatları da samimiyetleri derecesinde olacaktır.
İslam'ın yozlaştırılması manasına gelen, siyasete ve ticarete yön kıran, mütevazilikten uzak, gösteriş ve kibir kokan, "Müminler ancak kardeştir" ilkesiyle çelişen, eşitliği değil, farklılığı hatırlatan bu anlayış, hac ibadetinin inanç turizmi şekline dönüştürüleceğinin sinyallerini vermektedir.
İbadet biçimlerini, parası ve yetkisi olanların kendi yaşam tarzlarına göre şekillendirmeleri ise asla söz konusu olamaz.
İbadetin temel felsefesine uymayan her türlü göstermelik uygulamalara, sadece gaflette olanlar aldanır.
Efendimiz yaşıyor olsa idi, dünyanın muhtelif Müslüman ülkelerinden gelen, açık hava otellerine dönüşmüş olan Mekke'nin, cadde ve sokaklarında kartonlar üzerinde yatıp kalkan kardeşlerini, beş yıldızlı, Kabe manzaralı odalardan seyredebilir miydi?
Acaba böyle bir uygulamaya ne tepki verirdi?
Kabe'ye bakarak kahve içmek isteyenlerin, Kabe manzaralı odalara ulaşmak için kavga verdikleri ve araya torpil koymak istemeleri, diyanet işleri başkanımız Sn. Ali Bardakoğlu'nun tansiyonunu çıkartacak kadar bilinçsiz bir durumu gözler önüne sermektedir.
Görüldüğü gibi bu manzaralar, ibadetin tamamen şekil olarak algılandığını yansıtmaktadır.
Zorlu nefsi cilalamaktan başka bir özelliği olmayan bu sonradan görme densizlikler, Sn. Bardakoğlu'nun dediği gibi "Dini duyarlılığımızı incitiyor" sözü ile çok güzel ifade edilmiş bulunmaktadır.
İktidar nimetinden faydalanan müteahhit mücahitlerin, bu beş yıldızlı hac organizasyonlarında ön saflarda olduklarını da görmekteyiz.
İslam'ın referans vermediği işleri yapıp, paralarının gücüyle hac'ca gidip, sıfır km olarak dönme mantığı da bu davranış biçimlerinde önemli rol oynamaktadır.
"Ameller niyetlere göredir" ilkesi, fazla söze mahal bırakmamaktadır.
Kutsal topraklarda Hz. Resulüllah'ın manevi huzurlarında bulunup, beyaz ihramlar içerisinde ölmeden evvel ölmek düşüncesini yaşayıp, Arafat'ta gözyaşları içerisinde vakfeye durup, af ve mağfiret dileyen, Beytullah'ı tavaf eden, şeytana ve azgın nefse karşı cihat başlatan tüm kardeşlerimiz; hac'cınız mübarek olsun.
Bu manevi iklimi, tüm müminlerin yaşaması dileğiyle…
"Fakiri bilirim Kaf'ta bulunur, Rüyasında hep tavafta bulunur, Camide de arka safta bulunur, Hocanın yanında kılan paradır para." |