Tarih, insanlığın mezarlığı değil, insanlığın hafızasıdır. İstanbul'un işgali, Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasında Mondros Ateşkes Antlaşması ile I. Dünya Savaşı'nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesinin ardından 13 Kasım 1918'de Osmanlı'nın başkenti İstanbul'u işgal dönemine verilen addır. İşgal,13 Kasım 1918'te başlar, 6 Ekim 1923'te İstanbul'un Kurtuluşu ile sonuçlanır. İstanbul işgal edildiği yıllarda yeryüzünde bir buçuk milyar insan yaşıyordu. Bunların üç yüz milyonu Müslüman’dı. Müslüman nüfusa sahip hiçbir İslam ülkesi tam bağımsız değildi. Osmanlının bağımsızlığı İslam’ın şerefi ismetiydi. Ancak o da işgal edilince durum daha da vahim oldu. Mustafa Kemal bu işgal durumunun temel nedenini şu cümlelerle ifade eder: “…Efendiler; yeryüzünde üç yüz milyonu mütecaviz (aşan) İslam vardır. Bunlar ana, baba, hoca terbiyesiyle, terbiye ve ahlak almaktadırlar. Fakat maalesef hakikat-ı hadise şudur ki, bütün bu milyonlarca insan kütleleri şunun veya bunun esaret ve zillet zincirleri altındadır. Aldıkları manevi terbiye ve ahlak onlara bu esaret zincirlerini kırabilecek meziyet-i insaniyeyi vermemiştir, vermiyor. Çünkü hedef-i terbiyeleri milli değildir”1 Büyük Mecmuanın kapağı o günleri çok güzel anlatmaktadır. Altındaki yazıda: “Büyük Mecmua yukarıda görülen kapak resmi ile bu hafta intişar (yayımlanma, çıkma) etmiştir. Sultan Fatih, siyah bayraklara bürünen İstanbul’umuzu elemle seyretmektedir” ifadesi yer almaktadır.2 Erzurum’da yayımlanan Albayrak Gazetesi de (1920), İstanbul’un işgali nedeniyle İslam Âlemi’ haberleri başlığı altında Belucistan, Afganistan, Hindistan Müslümanları ve Müslüman olmayan Hinduların da katılımıyla İngilizlere savaş ilan ettiğini bildirdi. Bütün Hindistanlıların katılımıyla Afganlılar İngilizlere şu teklifte bulundular: —Hindistan parasıyla alınan harp ve nakliye sefaininin(gemilerin) Hint limanlarında ipkası (devamlı tutulması). —Hindistan parasıyla alınan eslihat (silah) ve mühimmatın Hindistan’da ipkası. — Hindistan’daki evrak-ı naktiyeye mukabil meadin-i akçaların (madeni paraların) Hindistan bankalarına teslimi. - Bir İngiliz neferinin dahi Hindistan’da kalmaması şartıyla Hindistan’ın istiklali. - Hükümet-i Osmaniye’den alınan havali-i mukaddesenin (mukaddes yerlerin) tamamen iadesi. - İstanbul’un makarr-ı hilafet (hilafet merkezi) ve saltanat olarak kalması ve ecnebi müdahalesine hitam ( son) verilmesi. - Halife’ye isyan eden Şerif’in ( Hicaz adına isyan eden Şerif Hüseyin)Halife’ye te’diye (borcunu) vermesi tecziye (cezalandırma) edilip edilmemesi hususunun hilafetin reyine te’dibi (haddini bildirme.) - Şerif, Halife tarafından tecziye olunmak (cezalandırılmak) üzere Mekke ve Medine’ye Halife tarafından bir şerif tayini. Balada (yukarıda )ki şerait yapılmazsa Hindistan ve civarında ki bütün Müslümanların son neferine kadar mücahedeye (savaşa) devam edeceklerini.”3 O günlerde bu insani sesler bizim için çok önemliydi. Bu ses de Afganistan’dan geliyordu. Ancak büyük mücadelelerle 8 Ağustos 1919’da İngilizlerin esaretinden kurtulan Afganistan, Sovyet askerleri tarafında 24 Aralık 1979'da Sovyet lideri Leonid Brejnev'in emriyle tekrar işgal edildi. 9 yıl çetin savaşın ardından Sovyet askerlerinin geri çekilmesi ise 15 Mayıs 1988'de başladı ve 15 Şubat 1989'da büyük kayıplar nedeniyle Mihail Gorbaçov'un emriyle sona erdi. Savaş sonrası Sovyet güçleri bölgede 14.453 ölü bıraktı ayrıca 451 uçağını yitirdi. Sovyetlerden sonra Amerika tarafından 11 Eylül saldırıları gerekçe yapılarak ABD Başkanı George Bush'un "terörle mücadele" politikası kapsamında Afganistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık (İngiltere) ile beraber tekrar bir başka Batılı güçler tarafından işgal edildi. Harekât, Usame Bin Ladin'in yakalanmasına değin sürecekti. Ancak Usame Bin Ladin öldürülmesine rağmen işgal ve iç savaş devam etmektedir. Bir zamanların mutlu ve zenginlik ülkesi Afganistan, 34 yıllık süredir bu talihsizlikleri yaşamaktadır. Hala da yaşayacağa benziyor. Afganistan ve diğer Müslüman ülkelerdeki işgal ve iç savaşlar dolayısıyla ülkemiz bir mülteciler ülkesi olmuştur. Erzurum da bundan nasibini almıştır. Afganistan’dan ve diğer Müslüman ülkelerden gelen 600 yüzü aşkın sığınmacı mültecilere başta Valilik, Er-Vak (Erzurum Kalkınma Vakfı) ve Ebu İshak Vakfı Afganlı kardeşlerimizin en çetin ve buhranlı yıllarda bize yaptıkları yardımları unutmamış olacaklar ki, onlara şefkat ellerini uzatmışlardır. Bu çalışmalar Erzurum’un yüzünü ak etmektedir. Bu uğurda emeği geçen herkese teşekkür ederim. Daha yapılacak maddi ve manevi yardımlar için Er-Vak başkanı Afganlı çocukların Büyükbabası Eczacı Erdal Güzel bizleri yardıma çağırmaktadır. Tarih, insanlığın mezarlığı değil, insanlığın hafızasıdır. 94 yıl önce bizim en dar günümüzde bize yardım eden Afganlı kardeşlerimizi nasıl Erzurum’da yayımlanan Albayrak Gazetesinden okuyorsak, yarın da onların torunları bizlerin yaptıklarını okuyacaklardır. Vefalı olmak, derinliği olan erdemli insanların işidir. 1 -Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düşünceler. İstanbul–1986. s.81. 3--http://tr.wikipedia. 2 -Albayrak Gazetesi, 23 Nisan 1336/1920, sayı.86.
Kaynak :
https://www.doguturk.com/afganli-multeciler-ve-erzurum-makale,347.htmlDOĞUTÜRK