Günlük yaşamımızda kullandığımız kavramlar içerisinde, çok üstte tuttuklarımız vardır ki o kavramların ifade ettiği manalar, bizlerin var olma iksirlerimizdir.

Bu kavramları içselleştiren, yaşayan, kendine ilke edinen insanların varlığı da yine insanlık adına unutulmayan güzel örnekler olarak hafızalarda canlanır.

Aşk, sevgi, kardeşlik gibi güzel kavramlar, Yunus'u, Mevlana'yı, adalet kelimesi Hz. Ömer'i, İlahi aşkı, Mecnun'u hatırlatması gibi…

Aramızdan ayrılışının 72. yılı münasebetiyle, hayırla yad ettiğimiz, İstiklal Marşımızın yazarı M. Akif de mütevazı, dürüst, ilkeli, edepli kişiliği ile bu üstün meziyetleri bize hatırlatan, numune-i misal kişiliklerden biriydi.

Sarsılmaz inancı, aydın kişiliği, sade yaşamı, kamil bir mümin duruşu ile sorumluluklarının farkında olan M. Akif, ölümünün 72. yılında onu yakından tanıyan gönül dostları tarafından, ülkenin dört bir yanında çeşitli etkinliklerle anıldı.

Erzurum'daki Akif'i anma toplantısı, şehrimizin güzide sivil toplum kuruluşlarından biri olan Abdurrahman Gazi Vakfı tarafından gerçekleştirildi.

Havanın soğuğuna ve yağan kara rağmen, salonun tıklım tıklım dolu olması oldukça anlamlıydı.

Sanki insanlar, bir vefa borcunu öder gibi coşkuyla doldurmuşlardı koca salonu.

Gösterişten ve reklamdan uzak olan bu sade toplantı, tamda Akif'e yakışan bir görüntü sergilemişti.

Kuran'ı Kerim tilavetinin ardından kürsüye çıkan Prof. Dr. Mustafa Ağırman hoca, güzel belagatiyle az bir zaman içerisinde, M. Akif'i fevkalade anlattı.

Hoca "Keşke Akif aramızda bulunsaydı da Gazze'de yaşanan insanlık dramını anlatan bir şiir yazmış olsaydı" derken, Akif'lere ne kadar ihtiyacımız olduğunun da ince mesajını veriyordu.

Anma toplantısının ikinci etabı ise görülmeye değerdi.

Birbirinden değerli, pırıl pırıl, Asım'ın nesli olan safahat bülbülleri, salondaki herkesin beğenisini kazanırken, geleceğimiz için hepimize ümit verdiler.

Safahattan; kimisi 450, kimisi 350, bir diğeri 250 vs. beyit ezberlemişlerdi.

Aslında Akif ölmemişti, özlediği Asım'ın neslinde ve onların gönüllerinde yaşıyordu.

Şair "Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil" diye boşuna söylememişti.

Bu fani dünya üzerinden, milyarlarca insan geldi ve göçtü.

Gönüllerde taht kuramayanlar, nadan gelip nadan gidenler, çoktan unutuldu ve kayboldu gittiler.

M. Akif gibi kültürümüzün genetik kodlarına işlenmiş olan şahsiyetler ise anılmaya ve hatırlanmaya devam edeceklerdir.

Milli şairimiz M. Akif'i, ölümünün 72. yılında saygı ve rahmetle anar, onun aziz hatırasını yaşatma gayreti içerisinde olan Asım'ın nesillerine de sevgi ve muhabbetlerimizi sunarız.